eşin

listen to the pronunciation of eşin
Türkisch - Englisch

Definition von eşin im Türkisch Englisch wörterbuch

wife

My wife's name is Lidia Zarębowa. - Eşimin adı Lidia Zarębowa.

Kristy Anderson is the wife of Larry Ewing. - Kristy Anderson, Larry Ewing'in eşidir.

peer
{i} partner

Pigeons stay with the same partner for life. - Güvercinler ömür boyu aynı eşle kalırlar.

How did you meet your partner? - Eşinizle nasıl tanıştınız?

match

Tom and Mary were a match made in heaven. - Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti.

Tom and Mary are a good match. - Tom ve Mary iyi bir eştirler.

husband

Tom is Mary's former husband. - Tom Mary'nin önceki eşidir.

Tom knows Mary's husband. - Tom Mary'nin eşini tanıyor.

spouse

One should respect one's spouse. - Bir insan eşine saygı göstermeli.

Does your spouse attend church with you? - Eşiniz sizinle birlikte kiliseye katılır mı?

eşin ailesi
the in laws
eşin ailesi
in-law
eşin zina yaptığı kimse
co respondent
identical
{i} couple

The young couple was accompanied by a chaperone. - Genç çifte bir hastabakıcı tarafından eşlik edildi.

Same-sex couples should be able to get married. - Eş cinsel çiftler evlenebilmeli.

consort
counterpart
equal

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0. - Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.

{s} matching

Mary is very good at matching people. - Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.

Tom and Mary got matching tattoos. - Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.

woman

My wife Lidia is a beautiful, clever woman. - Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.

Nobody is equal to this young woman in the field of music. - Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.

{i} Dutch
{i} pair

This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind. - Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.

The boys and girls paired off for the dance. - Erkekler ve kızlar dans için eşleştiler.

twin

My wife and I can't decide on names for the twins. - Eşim ve ben ikizler için isimler üzerinde karar veremiyoruz.

screw
equal to

Nobody is equal to this young woman in the field of music. - Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.

He is not equal to his father. - O, babasına eşit değil.

correspondent
{i} like

Her husband smokes like a chimney. - Eşi, bir baca gibi sigara içiyor.

I'd like to introduce you to my wife. - Ben sizi eşime tanıtmak istiyorum.

corresponding
compeer
helpmeet
equi

What is principle of equidistance? - Eşit uzaklık ilkesi nedir?

A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true. - A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir.

image
better half
ux
one's better half
feme
hubby
{i} lady

My dream is to be the First Lady. - Hayalim devlet başkanının eşi olmak.

It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse. - Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.

synonym

If religion were synonymous with morality, Brazil would be the most uncorrupted country in the world. - Din, ahlak ile eş anlamlı olsa, Brezilya dünyada en bozulmamış ülke olur.

In common usage, spirit and soul are often synonyms. - Yaygın kullanımda spirit ve soul sık sık eş anlamlıdırlar.

(Tıp) bigeminus
match, counterpart, peer, equal; partner; mate; (karı veya koca) spouse, consort; (cinsel birleşmede) screw
husband; wife; mate, spouse
fellow
identic
mate (of an animal)
mate

Where is the mate to this sock? - Bu çorabın eşi nerede?

Tom says Mary is his soul mate and that they were made for each other. - Tom Mary'nin ruh eşi olduğunu ve birbirleri için yaratıldıklarını söylüyor.

old man

The old man is always accompanied by his grandson. - Yaşlı adama her zaman torunu eşlik eder.

The old man was accompanied by his grandchild. - Yaşlı adama torunu tarafından eşlik edildi.

companion

Pets offer us more than mere companionship. - Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.

helpmate
doublet
spousal
similar
old woman

The old woman was accompanied by her grandson. - Yaşlı kadına erkek torunu tarafından eşlik edildi.

The old woman was accompanied by her grandchild. - Yaşlı kadına torunu tarafından eşlik edildi.

prov. afterbirth, placenta
friend, companion
duplicate
iso

Languages are partially isomorphic. - Diller kısmen eşyapılıdır.

one of a pair, mate, fellow
coequal
partner (in a game)
old lady
placenta
match, equal, like, double, duplicate, counterpart
the missis
one of a pair
missis
double
equipollent
duo
comate
Türkisch - Türkisch

Definition von eşin im Türkisch Türkisch wörterbuch

(Hukuk) REFİKA
partner
(Hukuk) REFİK
Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika: "Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır."- Z. Selimoğlu
Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzer
Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzer: "Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun."- Ö. Seyfettin
Etene, son, meşime
Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika
Etene. İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu
Bir çift oluşturan şeylerden her biri
Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri
İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu
Arkadaş
Kuma, ortak