Little children like to touch everything.
- Küçük çocuklar her şeye dokunmak ister.
Tom reached out to touch Mary.
- Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.
Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
- Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
Tom reached out to touch Mary.
- Tom Mary'ye dokunmak için uzandı.
Tom touched Mary on the shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna dokundu.
He never touched wine.
- O asla şaraba dokunmadı.
This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
- Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
She touched me lightly on the nape of the neck with the tips of her fingers and it made me shudder.
- O bana parmak uçları ile ensemin üzerine hafifçe dokundu ve bu beni ürpertti.
Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
- Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
Your dress is touching the wet paint.
- Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.
Lips that touch liquor shall not touch mine.
- Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.
All you have to do is touch the button.
- Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.
When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
- Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
I don't like her touching you.
- Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
Don't touch that pan! It's very hot.
- O tavaya dokunmayın! O çok sıcak.
Don't touch me with your soapy hands.
- Sabunlu ellerinle bana dokunma.
Don't touch that pan! It's very hot.
- O tavaya dokunmayın! O çok sıcak.
Tom didn't touch his lunch.
- Tom öğle yemeğine dokunmadı.
Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
- Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.