düzleş

listen to the pronunciation of düzleş
Türkisch - Englisch
become even
become flat
düz
smooth

If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day. - Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

düz
plain

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

I'm just a plain old office worker. - Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.

düz
straight

Also Felicja has blonde straight hair. - Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

düz
flat

This child believes that the earth is flat. - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.

Its surface was as flat as a mirror. - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.

düz
{s} even

Tom organized the event. - Tom etkinliği düzenledi.

Her birthday party will be held tomorrow evening. - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held. - Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

Have you checked the oil level recently? - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

The plane rose sharply before leveling off as it left the coast. - Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

düz
forehand
düz
running