Tom'un soğukkanlı bir katil olduğundan şüpheleniyorum.
- I suspect that Tom is a cold-blooded murderer.
Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
O sadece para almak için kızı soğukkanlılıkla öldürdü.
- He killed the girl in cold blood just to get the money.
Suç soğukkanlılıkla işlendi.
- The crime was committed in cold blood.