Do you see a resemblance?
- Bir benzerlik görüyor musun?
She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
- O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
I am not writing about myself. Any similarity is purely coincidental.
- Kendim hakkında yazmıyorum. Her bir benzerlik tamamiyle tesadüftür.
The similarity is pretty vague.
- Benzerlik oldukça belirsiz.
What are some similarities among ethnic groups?
- Etnik guruplar arasındaki bazı benzerlikler nedir?
Do you see any similarities?
- Sen herhangi bir benzerlik görüyor musun?
I see the similarities.
- Benzerlikler görüyorum.
There are similarities between the Indonesian and Polish flags.
- Endonezya ve Polonya bayrakları arasında benzerlikler vardır.
I see no analogy between your problem and mine.
- Problemlerimiz arasında benzerlik görmüyorum.
Modern bridges are similar in shape.
- Modern köprüler şekil olarak benzer.
In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
- Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
He is a bit like his father.
- O, biraz babasına benzer.
Incidentally, this room doesn't have anything like an air conditioner. All it has is a hand-held paper fan.
- Sırası gelmişken, bu odada klimaya benzer bir şey yok. Onun sahip olduğu tek şey elle tutulan kağıt yelpaze.
I don't want you to make the same mistake I made.
- Yaptığıma benzer bir yanlışı yapmanı istemiyorum.
In a similar situation, I'd do the same.
- Benzer bir durumda, aynı şeyi yaparım.
We shall never see her match.
- Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.
Tom and Mary bought matching shirts.
- Tom ve Mary benzer gömlekler satın aldılar.
I see the similarities.
- Benzerlikler görüyorum.
Let's begin by considering the similarities.
- Benzerlikleri dikkate alarak başlayalım.
My opinion is similar to yours.
- Benim görüşüm seninkine benzer.
They used tools similar to those used there.
- Onlar orada kullanılanlara benzer aletler kullandılar.
I see no analogy between your problem and mine.
- Problemlerimiz arasında benzerlik görmüyorum.
When I was a kid, I used to think that fairy floss and clouds were alike.
- Çocukken pamuklu şekerin ve bulutların benzer olduklarını düşünürdüm.
The two brothers are very much alike.
- İki erkek kardeş birbirine çok benzer.
All those flowers look alike.
- Bütün bu çiçekler benzer görünüyor.
Tom's children all look alike.
- Tom'un çocuklarının hepsi benzer görünüyor.
They are the spitting image of one another.
- Onlar birbirlerinin benzeri.
We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
- Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
Each kind of atom has a certain unique number of particles called protons, neutrons, and electrons in it.
- Her tür atomun içinde protonlar, nötronlar ve elektronlar denilen belirli benzersiz parçacıkları vardır.
The kind of jokes you tell are very similar to the kind Tom tells.
- Anlattığın fıkraların türü Tom'un anlattığı türe çok benzer.