At first, I couldn't play the guitar.
- En başta gitar çalamıyordum.
At first, they were all convinced he was innocent.
- İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.
The trail ahead looked rough.
- İz başta kaba görünüyordu.
After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
- Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
- Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
I have a bad headache.
- Korkunç derecede başım ağrıyor.
The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
- Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
When to start is the main problem.
- Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
She didn't like horsemeat, initially.
- Başlangıçta at etini beğenmedi.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
The Prime Minister met with the press.
- Başbakan basın toplantısı yaptı.
The Prime Minister has resigned.
- Başbakan istifa etti.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
- Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başkentidir.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
- Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
Do you have a course for beginners?
- Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
- Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
The president granted a general pardon.
- Başkan genel af ilan etti.
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı halka hitap etti.
All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
- Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.
His parents were glad at his success in the examination.
- Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.
My glasses started to slip down my nose.
- Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
Tom stuck his nose where it didn't belong.
- Tom başkalarının işine burnunu soktu.
The organization plays a principal role in wildlife conservation.
- Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson, bizim başımız.
They shake hands instead of bowing.
- Başla selamlama yerine tokalaştılar.
He bowed to me as he left the room.
- O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
Masterpieces are only successful attempts.
- Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.
This movie is indeed a timeless masterpiece.
- Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
Nobody but John has heard of it.
- John'dan başka hiç kimse onu duymadı.
Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
At first, they were all convinced he was innocent.
- İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
The army chief reported that the war was lost.
- Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
- Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
When did you start liking baseball?
- Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
- Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
Tom loves architecture more than anything else in the world.
- Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.
There used to be a post office on the corner.
- Köşe başında postahane vardı.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
Whatever has a beginning also has an end.
- Başlangıcı olanın sonu da vardır.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
- Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.