Definition von ara%C5%9Ft%C4%B1rmak im Türkisch Englisch wörterbuch
- ara vermek
- have a break
- ara sıra
- sometimes
Do you sometimes study in the library?
- Ara sıra kütüphanede ders çalışır mısın?
Lucy sometimes visits May.
- Lucy ara sıra May'i ziyaret eder.
- ara vermek
- pause
- ara sıra
- occasionally
We will visit you occasionally.
- Sen ara sıra ziyaret edeceğiz.
Robert occasionally visits me.
- Robert ara sıra beni ziyaret eder.
- ara
- interval
The trees are planted at intervals of thirty meters.
- Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
Buses are running at 20 minute intervals.
- Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
- ara
- gap
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
There is a generation gap between them.
- Onlar arasında kuşak farkı var.
- ara
- distance, space; break, breather; break, playtime; interval, pause, cessation, intermission; interlude; half time; relation, terms, footing; intermediate, intermediary; middle
- ara vermek
- suspend
- ara
- recess
May we have a short recess?
- Kısa bir ara verebilir miyiz?
The meeting will reconvene in two hours after a brief recess.
- Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.
- ara vermek
- interrupt
I didn't want to interrupt the discussion.
- Görüşmeye ara vermek istemedim.
- ara
- space
Leave a space between the lines.
- Satırlar arasında bir boşluk bırak.
Tom backed his car out of the parking space.
- Tom arabasını park yerinden çıkardı.
- ara faslı
- interlude
- ara
- time out
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
- ara
- time, point in time
- ara
- interim
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
- ara halkası
- spacer
- ara sıra
- once in a while
Tom goes to Boston every once in a while.
- Tom ara sıra Boston'a gider.
I go to the movies once in a while.
- Ara sıra sinemaya giderim.
- ara sıra
- from time to time
My uncle comes to see me from time to time.
- Amcam ara sıra beni görmeye gelir.
My son came to see me from time to time.
- Ara sıra oğlum beni ziyarete geliyordu.
- ara toplam
- subtotal
- ara vermek
- space
- ara belleği boşaltmak
- flush buffer
- ara burç
- (Otomotiv) spacer
- ara bölge
- (Ticaret) intermediate range
- ara dönem
- (Ticaret) interim period
- ara mesnet (torna)
- dog
- ara seçim
- (Politika, Siyaset) by-elections
- ara vermek
- have break
- ara vermek
- take a break
I don't have time to take a break.
- Ara vermek için vaktim yok.
I want to take a break.
- Ara vermek istiyorum.
- ara vermek
- adjourn
- ara yüz
- interface
- ara ödeme
- (Ticaret) interim payment
- ara ürün
- (Tıp) borderline product
- ara ürün
- (Denizbilim) metabolite
- ara sıra
- on and off
It has been raining on and off since last night.
- Dün geceden beri ara sıra yağmur yağıyor.
It has been snowing on and off.
- Ara sıra kar yağıyordu.
- ara başlık
- headlines
- ara birim
- interface
- ara bulucu
- search finder
- ara dönem finansal tablolar
- interim financial tables/reports
- ara pas
- (Spor) through ball
- ara sınavı
- midterms
- ara.
- Search
- Ara deniz
- Mediterranean
- Ara deniz
- Mediterranean Sea
- ara
- intermediate
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
- ara
- distance; break
- ara
- interspace
- ara
- cessation
- ara
- distance (between two things)
- ara
- intermediary, intermediate
- ara
- intermission
When is the intermission?
- Perde arası ne zaman?
It's almost intermission.
- Gösterim arası olmak üzere.
- ara
- intermediary
- ara
- chasm
- ara
- break (in a game); interlude; intermission
- ara
- interlocutory
- ara
- lull
- ara
- mediate
He mediated between the two parties.
- O iki parti arasında aracılık yaptı.
Interpreters mediate between different cultures.
- Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
- ara
- discontinuity
- ara
- interruption
- ara
- check
Check and adjust the brakes before you drive.
- Araba sürmeden önce frenleri kontrol edin ve ayarlayın.
We're still checking into it.
- Onu hâlâ araştırıyoruz.
- ara
- time between two events, interval
- ara
- idle
- ara
- meso
- ara
- discontinuation
- ara
- breathing space
- ara
- interlude
- ara açıklığı
- rift
- ara aşamalar
- (Hukuk) intermediate stages
- ara bellek
- intermediate memory
- ara bellek
- buffer memory (Computers)
- ara beni
- ring me up
- ara bilanço
- interim balance
- ara bozmak
- set at odds
- ara bozmak
- make mischief
- ara bozmak
- create a rift
- ara bozmak
- to destroy the friendship (between), to sow discord
- ara bozmak
- embroil
- ara bozmak
- to destroy the friendship (between or among)
- ara bozucu
- divisive
- ara bozucu
- mischief-maker
- ara bozucu kimse
- alienator
- ara bozukluğu
- rift
- ara bulmak
- reconcile
- ara bulmak
- to reconcile, to mediate
- ara bulmak
- mediate
- ara bulmak
- settle a dispute
- ara bulmak
- to reconcile, settle a dispute (between)
- ara bölge
- buffer zone
- ara bölüm
- intermediate section
- ara dağıtım çerçevesi
- (Askeri) intermediate distribution frame
- ara devlet
- buffer state
- ara değerini bulma
- interpolation
- ara değerini hesaplamak
- interpolate
- ara değerlendirme
- (Hukuk) mid-term evaluation
- ara dişli
- intermediate gear
- ara duvar
- party wall
- ara duvar
- partition, dividing wall
- ara dönem
- (Hukuk) interragnum period
- ara fasıl
- intermezzo
- ara faz
- intermediate phase
- ara frekans
- intermediate frequency
- ara güverte
- 'tween deck
- ara hava soğutucusu
- aftercooler
- ara hedefler
- (Hukuk) intermediate objectives
- ara istasyon
- way station
- ara kapı
- communicating door
- ara kat
- mezzanine
- ara kat
- interstage, mezzanine
- ara kol
- extension
- ara konum
- (Askeri) intermediate location
- ara limanı
- port of call
- ara mamül
- intermediate product
- ara mili
- countershaft
- ara oksit
- intermediate oxide
- ara papağan
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: Asclepiadaceae) macaw
- ara parçası
- adapter
- ara parçası
- adaptor
- ara planlama konferansı; askeri ödeme belgesi; askeri personel merkezi
- (Askeri) mid-planning conference; military payment certificate; military personnel center
- ara reaktör
- intermediate reactor
- ara renk
- intermediate colour
- ara rölesi
- slave relay
- ara seçim
- by-election
- ara sokak
- branch road
- ara sonuç
- intermediate result
- ara sınav
- intermediate
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
- ara sıra
- in snatches
- ara sıra
- off and on
It has been raining off and on.
- Ara sıra yağmur yağıyor.
Tom and Mary have been dating off and on for a year.
- Tom ve Mary bir yıldır ara sıra çıkıyorlardı.
- ara sıra
- from time to time, now and then, at times, on and off, every so often
- ara sıra
- ever and anon
- ara sıra
- in places
- ara sıra
- by snatches
- ara sıra
- every now and then
Tom enjoys a glass of wine every now and then.
- Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.
Robert comes to visit me every now and then.
- Robert ara sıra beni ziyarete gelir.
- ara sıra
- betweenwhiles
- ara sıra olabilen
- odd
- ara sıra uğraşmak
- dabble in
- ara sıra yağmur yağan
- showery
- ara sıra/da sırada
- now and then, from time to time, occasionally
- ara takozu
- link block
- ara tekerleği
- intermediate wheel, idler
- ara toplanma üssü
- (Askeri) intermediate staging base
- ara transformatörü
- interstage transformer
- ara uçlu direnç
- tapped resistor
- ara veri dağıtım tesisi
- (Askeri) intermediate data distribution facility
- ara verme
- prorogation
- ara verme
- cessation
- ara verme komutu
- breakpoint instruction
- ara vermeden
- without a break, continuously, nonstop
- ara vermeden
- nonstop
- ara vermek
- lie off
- ara vermek
- prorogue
- ara vermek
- recess
- ara vermek
- discontinue
- ara vermek
- a) to have break, to have a breather, to rest, to pause, to adjourn b) to discontinue
- ara vermek
- surcease
- ara vermek
- intermit
- ara vermek
- lay off
- ara vermek
- to take a break (from), stop doing (something) for a while
- ara yol
- bystreet
- ara yol
- byroad
- ara yol
- aisle
- ara çarkı
- idler
- ara çekim
- intercut
- ara çubuğu
- spacebar
- ara öbek
- interblock
- ara ünlü
- (Dilbilim) abnormal vowel
- ara şanzıman
- transfer case