Is it this hot every day?
- Her gün bu kadar sıcak mı?
Never be this late again.
- Asla tekrar bu kadar geç kalma.
They did not have enough gold.
- Onların yeteri kadar altını yoktu.
It is boiled just enough.
- Sadece yeteri kadar kaynatılır.
That's it. I'm not lending you any more money.
- Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
Hand it over. That's all you've got?
- Ver onu. Sahip olduğunun hepsi bu kadar mı?
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Tom opened his eyes wide.
- Tom gözlerini ardına kadar açtı.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
I'm not going to eat that much.
- Bu kadar fazla yemeyeceğim.
I didn't expect such a nice present from you.
- Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.
You don't have to give yourself such airs.
- Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.
This cat is as big as that one.
- Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
How long does it take you to do something like that?
- Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?
Tom would never ever do something like that.
- Tom şimdiye kadar böyle bir şeyi asla yapmadı.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
However hard you may study, you can't master English in a year or so.
- Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
I must have it done somehow by six.
- Saat altıya kadar bir şekilde onu yaptırmalıyım.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
How long is this pencil?
- Bu kalem ne kadar uzundur?
How long is the Golden Gate Bridge?
- Golden Gate Bridge ne kadar uzunluktadır?
She told me how it was wrong to steal.
- O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
You don't have to stay to the end.
- Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.
You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.