- Definition von -e açık im Türkisch Englisch wörterbuch
- -e açık
- capable 
- açık
- open When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride. -O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı. 
 He told me to leave the window open. -Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi. 
 
- açık
- bare I can barely keep my eyes open. -Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum. 
 
- açık
- clear You must speak clearly in company. -Şirkette açıkça konuşmalısın. 
 We need a clear definition of the concept of human rights. -İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var. 
 
- açık seçik belirtmek
- articulate 
- açık artırma
- auction I have no doubt in my mind that Tom will show up at the auction. -Tom'un açık artırmada ortaya çıkacağından hiç şüphem yok. 
 The famous oil painting was sold at the auction for 2 million dollars. -Ünlü yağlı boya resim açık artırmada 2 milyon dolara satıldı. 
 
- açık kontenjan
- vacancy 
- açık oturum
- panel 
- açık oturum yönetmek
- anchor 
- açık açık
- clearly 
- açık
- obvious Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money. -Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı. 
 Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative. -Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur. 
 
- açık
- definite It is definite that he will go to America. -Onun Amerika'ya gideceği açık. 
 
- açık alan
- concourse 
- açık artırma ile satmak
- auction off 
- açık deniz
-  (Hukuk) high sea
- açık fikirli
- Catholic 
- açık kalplilik
- candor 
- açık sarı
- canary 
- açık saçık fıkra
- blue joke 
- açık sözlü
- blunt 
- açık sözlü
- frank Tom was quite frank about it. -Tom o konuda çok açık sözlüydü. 
 Does Tom really want me to be frank? -Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu? 
 
- açık tribün
- bleacher Eventually, bleachers will be added. -Sonunda açık tribün eklenecek. 
 
- açık tribün
- bleachers Eventually, bleachers will be added. -Sonunda açık tribün eklenecek. 
 
- ağzı açık kalmış
- stunned Everybody was stunned. -Herkesin ağzı açık kalmıştı. 
 
- ardına kadar açık
- wide Keep your eyes wide open! -Gözlerinizi ardına kadar açık tutun. 
 Fadil found the door wide open. -Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu. 
 
- açık sözlü
- bluff 
- açık sözlü
- forthcoming Tom wasn't very forthcoming about what happened with Mary. -Tom Mary ile ilgili ne olduğu hakkında çok açık sözlü değildi. 
 
- donuk açık kahverengi
- drab 
- açık oturum yöneticisi
- anchor 
- açık sözlü
- outspoken Tom is an outspoken person. -Tom açık sözlü bir kişidir. 
 Tom is very outspoken, isn't he? -Tom çok açık sözlü, değil mi? 
 
- (telefon) açık
- off-hook 
- alarm açık
-  (Bilgisayar) alarm on
- açık (ifade)
- articulate 
- açık (mali)
- deficit 
- açık açık
- warts and all 
- açık bölge
-  (Matematik) open region
- açık söylemek
- speak openly 
- açık uç
-  (Otomotiv) open end
- açık ve kesin ifade etmek
- formulate 
- açık çek
-  (Ticaret) a blank cheque
- açık çek
-  (Ticaret) a blank check
- açık çek
-  (Ticaret) open check
- açık üniversite
- open university 
- bilgisayar açık
-  (Bilgisayar) on
- burnu açık
- peep toe 
- daha açık
-  (Bilgisayar) lighter
- futbol açık (oyuncu)
- winger 
- gösterge açık
-  (Bilgisayar) indicator on
- güç açık
-  (Bilgisayar) power up
- halka açık
- open to public 
- halka açık
- public access 
- herkese açık
-  (Ticaret) public All the elements of a data structure are public by default. -Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır. 
 A fan page is always public. -Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır. 
 
- herkese açık yarışma
- free-for-all 
- hesap) açık
- deficit 
- kapak açık
-  (Bilgisayar) door open
- klima açık
- air conditioning on 
- mülahaza hanesini açık bırakmak
-  (Ev ile ilgili) I reserve my judgment
- mülahazat hanesini açık bırakmak
-  (Ev ile ilgili) I reserve my judgment
- telefon açık
- off-hook 
- yolun açık olsun
- god speed 
- yolun açık olsun!
- all the best! 
- zaten açık
-  (Bilgisayar) already open
- üstü açık araba
- roadster 
- açık havada et ızgarası
- barbecue 
- açık (renk)
- light 
- açık ara
- by far the best 
- açık hava
- 1. open air, outdoor; fresh air. 2. clear weather 
- açık ihale usulü
- Open tender procedure 
- açık ki
- Clearly 
- açık kimlik
- Clear identity 
- açık mavi
- Light blue 
- açık mektup
- open letter 
- açık saçıklık
- obscenity 
- açık söz
- deficits 
- açık sözlü
- explicit 
- açık sözlü
- plainspoken 
- açık sözlü
- honest 
- açık sözlü
- free spoken 
- açık sözlü
- plump 
- başı açık
- uncovered 
- becerikli, açık göz (kadın)
- Gadgets, open your eyes (women) 
- gelişmeye açık olmak
- to be open to development 
- gözü açık
- waking 
- yeniliklere açık
- open-minded yeniliklere açık bir kişidir. 
 
- yolu açık
- open road 
- önyargısız, açık fikirli
- unbiased, open-minded 
- açık açık
- without mincing matters 
- açık açık
- openly 
- açık açık
- outspokenly 
- açık açık
- in round terms 
- açık açık
- bluntly 
- açık açık
- openly, baldly, frankly, straight out 
- açık açık
- openly, frankly 
- açık açık konuşmak
- speak bluntly 
- açık açık söylemek
- make no bones of it