şartıyla

listen to the pronunciation of şartıyla
Türkisch - Englisch
providing that
on the understanding that
providing
as long as

You may go out as long as you come back soon. - Kısa sürede geri gelmen şartıyla dışarı çıkabilirsin.

As long as it is cheap, any watch will do. - Ucuz olmak şartıyla, herhangi bir saat işimi görür.

on condition that

I will do it on condition that you support me. - Bana destek olman şartıyla onu yaparım.

I will do that work on condition that I get paid for it. - Onun için bana ödeme yapılması şartıyla o işi yapacağım.

provided that

I will accept the work, provided that you help me. - Bana yardım etmen şartıyla işi kabul ederim.

I will go provided that she comes. - Onun gelmesi şartıyla giderim.

so long as

Any time will do so long as it is after six. - Altıdan sonra olmak şartıyla herhangi bir zamanda olur.

on condition of
just so
şart
condition

I will do it on the condition that you help me. - Bana yardım etmen şartıyla onu yaparım.

There is an urgent need for improved living conditions. - Gelişmiş yaşam şartlarına acil bir ihtiyaç var.

şart
circumstance

I wish we could have met under better circumstances. - Keşke daha iyi şartlar altında görüşebilseydik.

Under the circumstances we have no choice but to surrender. - Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.

şart
necessarily

Things that you see with your eyes are not necessarily true. - Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.

şart
essential
şart
weather

The organisers of the marathon said that the event would go ahead, regardless of the weather conditions. - Maraton organizatörleri, hava şartları gözetilmeksizin, organizasyonun devam edeceğini söyledi.

Due to the bad weather, the game was called off. - Kötü hava şartları nedeniyle oyun iptal edildi.

şart
if
şart
string
şart
stipulation

They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete. - Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.

şart
(Hukuk) term, provision, charter, requirement
şart
(Kanun) charter
şart
imperative

It is imperative that we find another way out of this situation. - Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.

Setting limits is imperative. - Sınırları kurmak şarttır.

şart
article
şart
reservation
şart
{i} state
beğenmezse geri verilmek şartıyla
on appro
beğenmezse geri verme şartıyla
on approval
hayatta olma şartıyla sahiplik
life interest
kaydedilmemek şartıyla
off the record
kaydıhayatla/ şartıyla as long as one lives
for life
yayınlanmamak şartıyla
off the record
şart
reserve
şart
understanding
şart
condition, stipulation, provision; article, clause koşul
şart
must

Tom must choose the second-best policy according to the circumstances. - Tom şartlara göre, ikinci en iyi politikayı seçmeli

şart
proviso
şart
qualification
şart
subjunctive
şart
term

We sued the insurance company because it violated the terms of our policy. - Biz sigorta şirketine poliçemizin şartlarını ihlal ettiği için dava açtık.

At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other. - Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.

Türkisch - Türkisch

Definition von şartıyla im Türkisch Türkisch wörterbuch

ŞART
(Osmanlı Dönemi) Yemin
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe delâlet eden diğer cümleye cezâ denir. Meselâ: "Haber verirsen, ben de gelirim" cümlesinde "Haber verirsen" cümlesi şart, "ben de gelirim" cümlesi ise cezâdır. Bunlara "cezâ cümlesi, şart cümlesi" de denir. Başka tabirle "cümle-i şartiye" ve "cümle-i cezâiye" denir
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm. Bir şeyin olması ona bağlı olan şey
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Hal, vaziyet
ŞART
(Osmanlı Dönemi) Kayıt. Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus
Şart
kayıt
Şart
koşul
Şart
(Osmanlı Dönemi) KAYD
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
şart
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul: "İster istemez bu şartlara boyun eğecekti."- F. R. Atay
şartıyla
Favoriten