Some people believe that thirteen is an unlucky number.
- Bazı insanlar on üçün şanssız bir sayı olduğuna inanmaktadır.
What an unlucky boy I am!
- Ne şanssız bir çocuğum!
There was an unfortunate incident at home.
- Evde şanssız bir kaza vardı.
I do find that unfortunate.
- Ben bunu şanssız buluyorum.
Tom has had many unhappy experiences.
- Tom'un çok şanssız deneyimleri olmuştur.
When Tom lost his wallet, he was out of luck.
- Tom cüzdanını kaybettiğinde şanssızdı.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
- Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
You'll make a fortune by taking a chance.
- Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
Any chance you know where I put my keys?
- Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?
Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
- Şanslıydı ki istediği okula girdi.
Please give me one more shot.
- Lütfen bana bir şans daha verin.
I've never seen a shot like that.
- Hiç böyle bir şans görmemiştim.
Tom can't catch a break.
- Tom bir şans yakalayamaz.
This is the big break I've been waiting for.
- Bu beklediğim büyük şans.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
Tom got a chance to start over.
- Tom'un başlamak için bir şansı var.
There is no one who is born under an unlucky star, there are only people who cannot read the sky.
- Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.
We have the opportunity to make some changes.
- Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
There is no security on this earth; there is only opportunity.
- Bu dünyada hiçbir güvenlik yoktur; sadece şans vardır.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.