Kalabalık ile birlikte gidin.
- Go along with the crowd.
Kalabalıkta birinin adımı seslendiğini duydum.
- I heard someone call my name in the crowd.
Yangını görmek için bir kalabalık toplandı.
- A crowd gathered to see the fire.
Onun etrafında bir kalabalık toplandı.
- A crowd soon gathered around him.
Oyun iyi bir topluluk çekti.
- The game drew a good crowd.
Luciano'nun arkasında topluluk olabilir fakat o hâlâ acemi bir çaylak.
- Luciano might have the crowd behind him, but he's still wet behind the ears.
Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.
- There was a crowd of students waiting in front of the library.
Tiyatronun girişinde bir insan kalabalığı vardı.
- There was a crowd of people at the entrance of the theater.
Böyle bir insan kalabalığını hiç görmedim.
- Never have I seen such a crowd of people.
There was a crowd of toys pushed beneath the couch where the children were playing.
That obscure author's fans were a nerdy crowd which hardly ever interacted before the Internet age.
He went not with the crowd to see a shrine. -- Dryden.