Nancy asla zamanında varmaktan geri kalmaz.
- Nancy never fails to arrive on time.
Birkaç dakika erken varmak her zaman iyi bir fikir.
- It's always a good idea to arrive a few minutes early.
Kaza ben gelmeden önce oldu.
- The accident happened previous to my arrival.
Kışın gelmesiyle birlikte ağaçlardaki yapraklar düşer.
- With the arrival of winter, the leaves on the trees fall down.
Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.
- Possibly, the accident will delay his arrival.
O, gelişi hakkında onu bilgilendirdi.
- She informed him of her arrival.
İtfaiyeciler umutsuzca olay yerine ulaşmak için çalışıyorlar. Umarız çok geç olmadan varırlar!
- Firefighters are trying desperately to reach the scene of the accident. Let's hope they arrive before it's too late!
Bir başka trenin varışı için trenimizin hala beklemesi gerekiyor.
- Our train still needs to wait for the arrival of another train.
Bizim varışımızdan kısa bir süre sonra ayrıldı.
- He left soon after our arrival.
O, ben varmadan önce oldu.
- It happened prior to my arrival.
Ben gelmek istiyorum.
- I would like to arrive.
İşyerine ter içinde gelmek istemiyorum.
- I don't want to arrive all sweaty at work.
Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.
- The storm prevented us from arriving on time.
Fırtına onun zamanında ulaşmasını engelledi.
- The storm prevented her from arriving on time.
Tom ve Mary yeni gelenler arasındaydı.
- Tom and Mary were among the new arrivals.
Zamanında gelmediği için Tom Mary'ye özür dilemelidir.
- Tom should apologize to Mary for not arriving on time.
Ben bagajımın yakında gelip gelmeyeceğini bilmek istiyorum.
- I'd love to know if my luggage is arriving soon.
Şimdi gelen otobüs, İç Hatlar Terminali 1 üzerinden Uluslararası Terminale gidiyor.
- The bus now arriving is going to the International Terminal via Domestic Terminal 1.
Peron 2'ye gelen tren 4:35'te Shibuya'ya gidecek.
- The next train arriving at platform 2 will depart for Shibuya at 4:35pm.
Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.
- Truman arrived at the White House within minutes.
Dün Tokyo'ya ulaştım.
- Yesterday I arrived in Tokyo.
İngiltere'den bir hafta önce geldiler.
- They arrived from England a week ago.
Otobüs, on dakika geç geldi.
- The bus arrived ten minutes late.
Ben geldiğimde, anlaşmazlık kaynama noktasına ulaşmıştı.
- When I arrived, the dispute had reached its boiling point.
O gelir gelmez ona söylerim.
- As soon as he arrives, I'll tell him.
O gelir gelmez gidelim.
- Let's leave as soon as he arrives.
We arrived and booked in.
He had finally arrived on Broadway.
He died before I arrived.
- He died previous to my arrival.