arkadaşlar

listen to the pronunciation of arkadaşlar
Türkçe - İngilizce
folks

Take your time, folks. - Acele etmeyin, arkadaşlar.

Where are Tom's folks? - Tom'un arkadaşları nerede?

friends

Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time. - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.

His sister and I will be good friends. - Onun kız kardeşi ile ben iyi arkadaşlar olacağız.

kid

Tom and Mary have been friends since they were kids. - Tom ve Mary çocukluklarından beri arkadaşlar.

Tom and I have been good friends since we were kids. - Tom ve ben çocukluğumuzdan beri iyi arkadaşlarız.

buddies

Tom sat at the bar drinking with his buddies. - Tom arkadaşlarıyla içki içerken barda oturdu.

Tom and his buddies slit the throats of eleven men and women. - Tom ve onun arkadaşları on bir erkek ve kadının boğazlarını kesti.

company

All the doctors say that I shouldn't drink coffee, but, despite that, I do have a bit now and then when I'm in good company. - Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.

I really enjoy your company. - Gerçekten senin arkadaşlarınla eğleniyorum.

entourage
the kids
arkadaş
{i} friend

Spongebob and Patrick are friends. - Süngerbob ve Patrick arkadaştır.

Batman is friends with Robin. - Batman, Robin ile arkadaştır.

arkadaş
buddy

I feel your pain, buddy. - Acını hissediyorum, arkadaş.

If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser. - Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.

arkadaş
mate

Tom and I are soul mates. - Tom ve ben ruh arkadaşlarıyız.

They want to choose their mates by their own will. - Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.

arkadaş
bud

Tom and I are drinking buddies. - Tom ve ben içki arkadaşlarıyız.

Tom and I are fishing buddies. - Tom ve ben balıkçılık arkadaşlarıyız.

arkadaş
pal

Jiro communicates with his pen pal in Australia. - Jiro Avustralya'daki mektup arkadaşı ile haberleşiyor.

I halved the money with my pal. - Parayı arkadaşımla yarı yarıya paylaştım.

arkadaş
companion

Ondoy and his companion go downtown. - Ondoy ve arkadaşı kent merkezine gidiyorlar.

Being very clever and gentle, this dog is a good companion to me. - Çok zeki ve nazik olduğu için, bu köpek benim için iyi bir arkadaştır.

arkadaş
comrade

He was angered by the murder of their comrades. - O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.

The young man bade farewell to his comrades and relatives. - Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.

arkadaş
chap
arkadaş
fellow

He seems to be a nice fellow. - O, güzel bir arkadaş gibi görünüyor.

He's quite a nice fellow but I don't like him. - O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.

arkadaş
associate

I don't associate with people like Tom. - Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.

arkadaş
bedfellow
arkadaş
chum
arkadaş
brother

She fell in love with her friend's brother. - Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.

We had a great evening yesterday with my brothers and my friends, and the barbecue was very good, too. - Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.

arkadaş
{i} familiar

My parents are familiar with her friend. - Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.

arkadaş
connection
arkadaş
(Argo) homeboy
arkadaş
fella
arkadaş
(Argo) bloke
arkadaş
intimate

We're intimate friends. - Biz samimi arkadaşlarız.

arkadaş
cohort
arkadaş
(Argo) mellow
arkadaş
spouse
arkadaş
sidekick
arkadaş
company

I just came along to keep Tom company. - Sadece Tom'a arkadaşlık etmek için geldim.

A man is known by the company he keeps. - Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

arkadaş
date

I'm going on a date with my boyfriend today, so I've been in a very good mood since this morning. - Bugün erkek arkadaşımla çıkıyorum, bu yüzden bu sabahtan beri çok iyi bir ruh hali içindeyim.

Tom discovered that Mary had dated his best friend. - Tom Mary'nin onun en iyi arkadaşıyla flört ettiğini keşfetti.

arkadaş
helpmeet
arkadaş
pard

I pardoned my friend for his poor manners. - Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.

arkadaş
comate
arkadaş
ally
arkadaş
partner

Who is your dance partner? - Dans arkadaşınız kim?

When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner. - Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.

arkadaş
colleague

Go and speak to my colleague. - Git ve iş arkadaşımla konuş.

His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues. - Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.

Arkadaş
matey
arkadaş
feller

You're a mighty good feller. - Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.

He's a smart little feller. - O zeki küçük bir arkadaştır.

arkadaş
compeer
arkadaş
consociate
arkadaş
friend, fellow, mate, crony, pal, chap; companion
arkadaş
sidekick; helpmate
arkadaş
confrere
arkadaş
luv
arkadaş
socius
arkadaş
mac

Tom and his friends all have Macbooks. - Tom ve arkadaşlarının hepsinin MacBookları var.

Mac is my friend. He likes dogs very much. - Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.

arkadaş
kamerad
arkadaş
amigo
arkadaş
pardner
arkadaş
cobber
arkadaş
{i} helpmate
yakın arkadaşlar
inseparables
Türkçe - Türkçe
rüfeka
arkadaş
Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik: "Nedret'in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler."- M. Yesarî
arkadaş
bektâş
Arkadaş
(Osmanlı Dönemi) ADİD
Arkadaş
enise
Arkadaş
refik
Arkadaş
yaren
Arkadaş
semir
Arkadaş
arkadaş
Bir işte birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik, yâren
arkadaş
Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri