arkadaşlar

listen to the pronunciation of arkadaşlar
Türkçe - İngilizce
folks

That's all for now, folks. - Şimdilik bu kadar, arkadaşlar.

Take your time, folks. - Acele etmeyin, arkadaşlar.

friends

His sister and I will be good friends. - Onun kız kardeşi ile ben iyi arkadaşlar olacağız.

Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time. - Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.

kid

When I was a kid, my classmates and I would all take marbles to school to play with. These days, most kids have got smartphones and iPods. - Çocukluğumda sınıf arkadaşlarım ve ben oynamak için bütün bilyeleri okula götürürdük. Bu günlerde çoğu çocuğun akıllı telefonları ve iPod'ları var.

Tom and I have been good friends since we were kids. - Tom ve ben çocukluğumuzdan beri iyi arkadaşlarız.

buddies

Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend. - Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.

Tom and I are fishing buddies. - Tom ve ben balıkçılık arkadaşlarıyız.

company

I really enjoy your company. - Gerçekten senin arkadaşlarınla eğleniyorum.

All the doctors say that I shouldn't drink coffee, but, despite that, I do have a bit now and then when I'm in good company. - Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.

entourage
the kids
arkadaş
{i} friend

I have a friend who loves me. - Beni seven bir arkadaşım var.

Batman is friends with Robin. - Batman, Robin ile arkadaştır.

arkadaş
buddy

I feel your pain, buddy. - Acını hissediyorum, arkadaş.

Buddy doesn't drive carelessly. - Arkadaşım dikkatsizce sürmez.

arkadaş
mate

They want to choose their mates by their own will. - Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.

Tom and I are soul mates. - Tom ve ben ruh arkadaşlarıyız.

arkadaş
bud

If you buddy up to everybody and anybody, pretty soon people will think you're just a people-pleaser. - Eğer herkesle ve herhangi biriyle arkadaş olursan, çok geçmeden insanlar senin insanları memnun eden biri olduğunu düşünecekler.

Tom and I are drinking buddies. - Tom ve ben içki arkadaşlarıyız.

arkadaş
pal

Tom has a pen pal in Australia. - Tom'un Avustralya'da bir kalem arkadaşı var.

I halved the money with my pal. - Parayı arkadaşımla yarı yarıya paylaştım.

arkadaş
companion

Ondoy and his companion go downtown. - Ondoy ve arkadaşı kent merkezine gidiyorlar.

Being very clever and gentle, this dog is a good companion to me. - Çok zeki ve nazik olduğu için, bu köpek benim için iyi bir arkadaştır.

arkadaş
comrade

He was angered by the murder of their comrades. - O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.

The young man bade farewell to his comrades and relatives. - Genç adam arkadaşlarını ve akrabalarını uğurladı.

arkadaş
chap
arkadaş
fellow

The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs. - Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.

He's quite a nice fellow but I don't like him. - O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.

arkadaş
associate

I don't associate with people like Tom. - Tom gibi insanlarla arkadaşlık etmem.

arkadaş
bedfellow
arkadaş
chum
arkadaş
brother

She fell in love with her friend's brother. - Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.

We had a great evening yesterday with my brothers and my friends, and the barbecue was very good, too. - Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.

arkadaş
{i} familiar

My parents are familiar with her friend. - Ebeveynlerim onun arkadaşını tanıyorlar.

arkadaş
connection
arkadaş
(Argo) homeboy
arkadaş
fella
arkadaş
(Argo) bloke
arkadaş
intimate

We're intimate friends. - Biz samimi arkadaşlarız.

arkadaş
cohort
arkadaş
(Argo) mellow
arkadaş
spouse
arkadaş
sidekick
arkadaş
company

He is not very good company. - O, çok iyi bir arkadaş değildir.

A man is known by the company he keeps. - Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

arkadaş
date

I'm going on a date with my boyfriend today, so I've been in a very good mood since this morning. - Bugün erkek arkadaşımla çıkıyorum, bu yüzden bu sabahtan beri çok iyi bir ruh hali içindeyim.

Tom discovered that Mary had dated his best friend. - Tom Mary'nin onun en iyi arkadaşıyla flört ettiğini keşfetti.

arkadaş
helpmeet
arkadaş
pard

I pardoned my friend for his poor manners. - Kötü davranışları için arkadaşımı affettim.

arkadaş
comate
arkadaş
ally
arkadaş
partner

Who is your dance partner? - Dans arkadaşınız kim?

When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner. - Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.

arkadaş
colleague

Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues. - Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.

His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues. - Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.

Arkadaş
matey
arkadaş
feller

He's a smart little feller. - O zeki küçük bir arkadaştır.

You're a mighty good feller. - Sen güçlü iyi bir arkadaşsın.

arkadaş
compeer
arkadaş
consociate
arkadaş
friend, fellow, mate, crony, pal, chap; companion
arkadaş
sidekick; helpmate
arkadaş
confrere
arkadaş
luv
arkadaş
socius
arkadaş
mac

Tom and his friends all have Macbooks. - Tom ve arkadaşlarının hepsinin MacBookları var.

Mac is my friend. He likes dogs very much. - Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.

arkadaş
kamerad
arkadaş
amigo
arkadaş
pardner
arkadaş
cobber
arkadaş
{i} helpmate
yakın arkadaşlar
inseparables
Türkçe - Türkçe
rüfeka
arkadaş
Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik: "Nedret'in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler."- M. Yesarî
arkadaş
bektâş
Arkadaş
(Osmanlı Dönemi) ADİD
Arkadaş
enise
Arkadaş
refik
Arkadaş
yaren
Arkadaş
semir
Arkadaş
arkadaş
Bir işte birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik, yâren
arkadaş
Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri