I can't stand arugula or any bitter greens.
 - Roka ve diğer acı şeylere katlanamam.
She shed bitter tears.
 - O acı gözyaşları döktü.
I want to eat some Korean food that isn't hot and spicy.
 - Biraz baharatsız ve acısız Kore yemeği yemek istiyorum.
Never rub your eyes after cutting a hot pepper.
 - Bir acı biber kestikten sonra asla gözlerini ovma.
His face is distorted by pain.
 - Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
I cannot bear this pain.
 - Bu acıya dayanamıyorum.
He used to suffer from stomach aches.
 - O, mide ağrılarından dolayı acı çekerdi.
One of my teeth hurts.
 - Benim dişlerimden biri acıyor.
The soap hurt my eyes.
 - Sabun gözlerimi acıttı.
Whose sting is more painful: a bee's or a wasp's?
 - Hangisinin sokması daha acılıdır: Bir arının mı yoksa bir yaban arısının mı?
A bee sting is a painful thing.
 - Arı sokması, acı bir şeydir.
That is a distressing story.
 - Bu acıklı bir hikaye.
Listening to sad music makes me happy.
 - Acılı şarkıları dinlemek beni mutlu eder.
The movie was so sad that everybody cried.
 - Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
His heart is filled with sorrow.
 - Onun kalbi acıyla doludur.
All sorrows should be tolerable, even if they are great.
 - Büyük olsalar bile, bütün acılar dayanılabilir olmalı.
Tom was in severe pain.
 - Tom şiddetli acı içindeydi.
He used to suffer from severe nasal congestion.
 - O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
 - Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
Teenagers must adapt to today's harsh realities.
 - Gençler bugünün acımasız gerçeklerine uymalılar.
Everybody deals with grief differently.
 - Herkes acıyla farklı şekilde baş eder.
War doesn't bring on peace; on the contrary, it brings pains and grief on both sides.
 - Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.
He is suffering from an aggravated disease.
 - O, ağır bir hastalıktan acı çekiyor.
He is suffering from a headache.
 - O, baş ağrısından acı çekiyor.
Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.
 - Merak etmeyin, saçınızı kesmek acı vermez.
I'm sorry for all the pain I caused you.
 - Sana verdiğim tüm acı için üzgünüm.
Tom said he felt sorry for Mary.
 - Tom Mary'ye acıdığını söyledi.
He felt a sharp pain.
 - O, keskin bir acı hissetti.
She felt a sharp pain in the chest.
 - Göğsünde keskin bir acı hissetti.
When I bite down, this tooth hurts.
 - Ben ısırdığımda, bu diş acıyor.
Tom had to bite the bullet.
 - Tom acıya göğüs germek zorunda kaldı.
You just have to have mercy on my poor wife.
 - Sadece zavallı karıma acımalısın.
There is no mercy here, Pinocchio. I have spared you. Harlequin must burn in your place. I am hungry and my dinner must be cooked.
 - Burada merhamet yok, Pinokyo. Senin canını bağışlıyorum. Harlequin senin yerine yanmalı. Ben acıktım ve akşam yemeğim pişirilmeli.
A sadist likes inflicting pain; a masochist, receiving it.
 - Bir sadist acı vermekten; bir mazoşist onu almaktan hoşlanır.
It was an extremely cruel war.
 - Bu son derece acımasız bir savaştı.
It's a perfect example of cruel fate.
 - Bu acımasız kaderin güzel bir örneği.
Tom seems to be in agony.
 - Tom acı çekiyor gibi görünüyor.
He lay in agony until the doctor arrived.
 - Doktor gelinceye kadar acı içinde yattı.
Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.
 - Merak etmeyin, saçınızı kesmek acı vermez.
Never rub your eyes after cutting a hot pepper.
 - Bir acı biber kestikten sonra asla gözlerini ovma.
Sami's family waited in anguish.
 - Sami'nin ailesi acı içinde bekliyordu.
He hid his anguish with a smile.
 - O bir tebessümle acısını sakladı.
I really feel for you.
 - Gerçekten sana acıyorum.
The army were scathingly beaten.
 - Ordu acımasızca yenildi.
Tom felt the pangs of hunger.
 - Tom açlığın acısını hissetti.
Tom shot the injured horse to put it out of its misery.
 - Tom acısına son vermek için yaralı atı vurdu.
Her misery was only for show.
 - Onun acısı yalnızca gösteriş içindi.
It was a tragic accident.
 - Bu acıklı bir kazaydı.
He was painfully thin.
 - O, acı verecek şekilde zayıftı.
She was painfully skinny.
 - O, acı verecek şekilde zayıftı.