Avoid fried foods for a while.
- Bir süre kızartılmış yiyeceklerden kaçının.
Some kinds of food make us thirsty.
- Kimi yiyecekler bizleri susatırlar.
Please eat only soft foods.
- Lütfen sadece yumuşak yiyecekler ye.
They did not have much food to eat.
- Yemek için fazla yiyecekleri yoktu.
Avoid fried foods for a while.
- Bir süre kızartılmış yiyeceklerden kaçının.
I consider spaghetti to be one of the greatest foods in the world.
- Ben Spagettinin dünyadaki en muhteşem yiyeceklerden biri olduğunu düşünüyorum.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
This food is unhealthy.
- Bu yiyecek sağlıksız.
Tom walked into the kitchen, carrying a bag of groceries.
- Tom mutfağa yürüdü, bir yiyecek çantası taşıyordu.
Tom unloaded groceries from the car.
- Tom arabadan yiyecekleri boşalttı.
Delicious refreshments were served.
- Lezzetli yiyecek ve içecekler servis edildi.
Refreshments will be served.
- Yiyecek ve içecekler servis edilecektir.
Refreshments will be served.
- Yiyecek ve içecekler servis edilecektir.
Delicious refreshments were served.
- Lezzetli yiyecek ve içecekler servis edildi.
We have no place to keep all this food.
- Bütün bu yiyecekleri tutacak bir yerimiz yok.
Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
Most of us don't eat a balanced diet.
- Çoğumuz dengeli yiyecek yemeyiz.
The main diet in Japan is rice.
- Japonya'da ana yiyecek pirinçtir.
I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
- Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.
Tom eats more food than Mary does.
- Tom Mary'den daha fazla yiyecek yer.
A bat hunts food and eats at night, but sleeps during the day.
- Bir yarasa yiyecekleri avlar ve geceleri yemek yer ama gün boyunca uyur.
Let's grab a bite to eat.
- Yiyecek bir lokma alalım.
I can barely afford to buy enough food to feed my family.
- Ailemi beslemek için yeterli yiyecek almaya zar zor gücüm yetiyor.
Tom brought enough food to feed everyone.
- Tom herkesi beslemeye yetecek kadar yiyecek getirdi.
In order to stay alive, humans need alimentation, which consists of foods and beverages.
- Hayatta kalmak için, insanların yiyeceklerden ve içeceklerden oluşan beslenmeye ihtiyacı var.