yetkilendirmek

listen to the pronunciation of yetkilendirmek
Türkçe - İngilizce
grant authorization
(Ticaret) delegation of authority
to vest (someone) with authority
capacitate
(Hukuk) license
to authorize
commission
authorize
yetki
{i} authorization

We need authorization. - Yetkiye ihtiyacımız var.

I need authorization. - Yetkiye ihtiyacım var.

yetki
warrant
yetki
{i} authority

I have the authority to do this. - Bunu yapacak yetkiye sahibim.

Tom has no authority. - Tom'un hiçbir yetkisi yok.

yetki
{i} power

The ruling class will not surrender its power. - Egemen sınıf yetkilerinden vazgeçmez.

During an experiment on powers of observation, Tom was unable to describe any of the pictures hanging on his living room wall, despite having lived in his unit for two years. - Gözlem yetkileri üzerine bir deney sırasında, bu birimde iki yıl yaşamasın rağmen Tom oturma odası duvarında asılı resimlerden hiç birini tanımlayamadı.

yetkilendirmek işi veya durumu
authorize the work or the situation
yetki
competence
Yetki
privilege
yetki
(Kanun) license
yetki
exercise power
yetki
capacity
yetki
commission
yetki
(Kanun) licence
yetki
mandate
yetki
locus standi
yetki
right

All right, I'm in charge now. - Tamam, şimdi yetki bende.

yetki
attribute
yetki
province
yetki
(Ticaret) line position
yetki
(Kanun) venue
yetkilendirme
(Bilgisayar) unauthorize
yetkilendirme
authorisation
yetkilendirme
entitling
yetki
{i} faculty
yetki
cognizance
yetkilendirme
{i} delegation
Yetkilendirme
authorising
yetki
authorize

You're not authorized to be here. - Burada olmak için yetkili değilsin.

Only cleaners are authorized to enter into the meeting room. - Sadece temizlikçiler toplantı odasına girmeye yetkilidir.

yetki
authorises
yetki
authorise
yetki
authority on
delege olarak yetkilendirmek
delegate
yetki
fiat
yetki
authorization , clearance
yetki
competence, sufficiency of knowledge, judgment, or skill (in a particular field)
yetki
vis
yetki
competency
yetki
authority, delegated power, authorization, warrant
yetki
authority, power
yetki
sword
yetki
warranty
yetki
(Hukuk) capacity, power
yetki
command
yetki
dominium
yetki
{i} potency
yetki
{i} jurisdiction

This case is outside my jurisdiction. - Bu durum benim yetki alanımın dışında.

yetki
pale
Türkçe - Türkçe
Birini yetkili kılmak
YETKİ
(Hukuk) Bir işi veya görevi yapabilme hakkı
Yetki
salahiyet
Yetki
mezuniyet
yetki
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salâhiyet, mezuniyet
yetki
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet: "Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşaya devretmişti."- T. Buğra
yetkilendirme
Yetkilendirmek işi veya durumu
yetkilendirmek