It would be to your advantage to prepare questions in advance.
 - Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
He took advantage of the opportunity to visit the museum.
 - O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
A wise man profits from his mistakes.
 - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
Try to profit from every opportunity.
 - Her fırsattan yararlanmaya çalışın.
You will benefit by a trip abroad.
 - Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
I think that this material is of benefit to everyone.
 - Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
 - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
 - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
This site is quite useful.
 - Bu site oldukça yararlı.
All my efforts turned out to be useless.
 - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
She thinks her job is pointless.
 - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
What's the point in doing this?
 - Bunu yapmanın ne yararı var?
We are working in the interest of peace.
 - Biz barış yararına çalışıyoruz.
This book isn't just interesting, but also useful.
 - Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
 - Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
He put her savings to good use.
 - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
Iron is a useful metal.
 - Demir yararlı bir metaldir.
All models are wrong, but some are useful.
 - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
Usefulness must be combined with pleasantness.
 - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
The public convenience should be respected.
 - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
 - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
You had better avail yourself of this opportunity.
 - Bu fırsattan yararlansan iyi olur.
I availed myself of this favorable opportunity.
 - Bu olumlu fırsattan yararlandım.