I think that this material is of benefit to everyone.
- Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
You will benefit by a trip abroad.
- Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
Tom made a useful suggestion.
- Tom işe yarar bir öneri yaptı.
Finally one useful suggestion!
- Sonunda işe yarar bir öneri!
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
She thinks her job is pointless.
- O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
Are you sure this is in Tom's best interest?
- Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
It's in your best interest to testify against Sami.
- Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
- Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
He put this information to good use.
- O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
Iron is a useful metal.
- Demir yararlı bir metaldir.
All models are wrong, but some are useful.
- Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
You had better make use of the opportunity.
- Fırsattan yararlansanız iyi olur.
Properly used, certain poisons will prove beneficial.
- Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
I availed myself of this favorable opportunity.
- Bu olumlu fırsattan yararlandım.