to look at

listen to the pronunciation of to look at
İngilizce - Türkçe

to look at teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

eye
{i} göz

Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı. - This song is so moving that it brings tears to my eyes.

O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı. - When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.

look at
seyretmek
look at
göz önüne almak
look at
göz atmak

Pul koleksiyonuna bir göz atmak istiyorum. - I'd like to have a look at your stamp collection.

Lütfen ne zaman isterseniz içeri gelip sergimize bir göz atmak için tereddüt etmeyin. - Please do feel free to come in and take a look at our exhibition anytime.

look at
(Fiili Deyim ) bakmak , incelemek , gözden geçirmek
look at
gözden geçirmek
look at
(Bilgisayar) bakılacaklar
look at
bak

Meg bile bana bakmadı. - Meg didn't even look at me.

Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım. - Every time I look at this picture, I think of my father.

eye
yatak istinadı
eye
iğne deliği
eye
bakış

Baştan çıkarıcı bakışların var. - You have bedroom eyes.

Tom'un gözlerinde terör bakışını gördüm. - I saw the look of terror in Tom's eyes.

eye
{f} gözle

Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı. - This song is so moving that it brings tears to my eyes.

Sakin olmak için gözlerimi kapattım. - I closed my eyes to calm down.

eye
delik

Tom'un delikli bir kaşı var. - Tom has a pierced eyebrow.

look at
yargılamak
look at
ele almak
look at
bakmak

İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir. - People tend to look at others with bias.

Tom arabaya yakından bakmak için durdu. - Tom stopped to take a close look at the car.

eye
çeşm
eye
{i} kanı

Onun gözü şişmişti ve burnu kanıyordu. - His eye was swollen and his nose was bleeding.

eye
{f} dikkatle bakmak
eye
{i} görüş

Benim görüşüm kötüleşiyor. - My eyesight is getting worse.

Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor. - My eyesight is beginning to fail.

eye
toplanma noktası
eye
göze benzer herhangi bir şey
eye
dişi kopça
eye
(isim) göz, bakış, nazar, görüş, bakış açısı, kanı, ilmik, ilik, tomurcuk
eye
{f} gözetlemek
eye
{i} tomurcuk
eye
{f} süzmek
eye
gözünü dikip bakmak
İngilizce - İngilizce
view

Try to look at it from Tom's point of view. - Try to look at it from Tom's point of view.

squizz
to study (something) visually
to observe or watch (something)
take into consideration for exemplifying purposes; "Take the case of China"; "Consider the following case"
{f} consider, think about carefully; take into consideration; observe something; study mentally and visually
look at carefully; study mentally; "view a problem"
eye
lay eyes on
eyeball
to look at

    Türkçe nasıl söylenir

    tı lûk ät

    Telaffuz

    /tə ˈlo͝ok ˈat/ /tə ˈlʊk ˈæt/

    Etimoloji

    [ t&, tu, 'tü ] (preposition.) before 12th century. Middle English, from Old English tO; akin to Old High German zuo to, Latin donec as long as, until.

    Videolar

    ... So if you look at the age groups 19 to 30 or 15 to 30, whatever the legal ages or illegal ...
    ... I mean, look at the diversity of the people here. ...