taşıyıcılar

listen to the pronunciation of taşıyıcılar
Türkçe - İngilizce
media
porters
taşıyıcı
carrier

Mosquitoes are carriers of diseases. - Sivrisinekler hastalık taşıyıcılarıdır.

The mail carrier delivers mail from door to door. - Posta taşıyıcı postaları kapıdan kapıya dağıtır.

taşıyıcı
bearer

I hate to be the bearer of bad news. - Kötü haber taşıyıcısı olmaktan nefret ediyorum.

The bearer of this letter is my friend Suzuki. - Bu mektubun taşıyıcısı arkadaşım Suzuki.

taşıyıcı
{i} vehicle

Language is the vehicle of thought. - Dil düşüncenin taşıyıcısıdır.

taşı
{f} bear

I bear him no malice. - Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.

Will the ice bear our weight? - Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?

taşı
convey

Buses, trains and planes convey passengers. - Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.

This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi. - Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.

taşı
(Bilgisayar) move

It is five years since we moved here. - Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

taşı
(Bilgisayar) move of
taşı
(Bilgisayar) move to

Tom wants to move to Boston. - Tom Boston'a taşınmak istiyor.

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

taşıyıcı
(Jeoloji) container
taşıyıcı
support
taşıyıcı
deferent
taşıyıcı
forwarder
taşıyıcı
(Biyoloji) veal
taşıyıcı
(Tıp) conductor
taşıyıcı
bearing
taşıyıcı
(Bilgisayar) transport
taşıyıcı
holder
taşı
{f} carrying

He was carrying an umbrella under his arm. - O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.

Tom is carrying a violin under his arm. - Tom kolunun altında keman taşıyor.

taşı
bring in through
taşı
{f} transferred

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

taşı
{f} transfer

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

taşı
carry

She is carrying a backpack on her back. - O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

We got him to carry our bag. - Ona çantamızı taşıttık.

taşı
brought in through
taşı
transport by
taşı
{f} tote
taşıyıcı
conveyer
taşıyıcı
conveyor
taşıyıcı
common carrier
Taşıyıcı
(Tekstil) Support Top weighting arm
taşı
carried

A samurai in the Edo era carried two swords. - Edo Döneminde bir ​​samuray iki kılıç taşıdı.

She carried that habit to her grave. - O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.

taşı
ferry

Tom offered to ferry us across the river in his boat. - Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea. - Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.

taşıyıcı
carriage

These are not first-class carriages. - Bunlar birinci sınıf taşıyıcılar değil.

taşıyıcı
(something) used as a conveyance
taşıyıcı
path. carrier (of an infectious disease)
taşıyıcı
conveyor (e.g. conveyor belt, pneumatic conveyor, crane)
taşıyıcı
small vehicle used for moving heavy objects (e.g. hand truck, forklift truck, dolly)
taşıyıcı
contact
taşıyıcı
transporter
taşıyıcı
vector

Mosquitoes are a vector for disease. - Sivrisinekler hastalık için taşıyıcıdırlar.

taşıyıcı
porter; bearer; conveyor, transporter; carrier
taşıyıcı
germ carrier
taşıyıcı
haulier
taşıyıcı
porter, carrier; stevedore
taşıyıcı
mover
taşıyıcı
remover
taşıyıcı
(Nükleer Bilimler) carier
taşıyıcı
(Nükleer Bilimler) trailer
Türkçe - Türkçe

taşıyıcılar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Taşıyıcı
portör
taşıyıcı
Kendisi hastalığa yakalanmaksızın o hastalığın sebebi olan mikrobu taşıyan kimse veya hayvan, portör
taşıyıcı
Kendisi hastalığa yakalanmaksızın o hastalığın sebebi olan mikrobu taşıyan (kimse veya hayvan), portör
taşıyıcı
Taşıma işini yapan (kimse veya şey)
taşıyıcı
Taşıma işini yapan kimse veya şey. Ücretle yük taşıyarak geçinen kimse, yükçü, hamal
taşıyıcı
Ücretle yük taşıyarak geçinen kimse, yükçü, hamal