spoilt teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- bozuk
- {s} şımarık
Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- You're behaving like a spoilt brat.
- şımarmak
- beş paralık
- {f} boz
- {s} nazlı
- şımart/bozul/boz
- f., bak. spoil
- {s} bozulmuş
- {s} berbat
- {s} berbat olmuş
- {s} nazlı büyütülmüş
- {s} şımartılmış
- berbat olmak
- spoiled
- şımarık
Tom şımarık küçük bir çocuk.
- Tom is a spoiled little brat.
Tom şımarık bir çocuk.
- Tom is a spoiled child.
- spoil
- {f} berbat etmek
Her şeyi berbat etmek istemiyorum.
- I don't want to spoil everything.
Sonunu berbat etmek istemiyorum.
- I don't want to spoil the ending!
- spoil
- bozulmak
- spoil
- şımartmak
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
- spoil
- bozmak
Hayatımdaki en iyi anı bozmak mı istiyorsun?
- Do you want to spoil the best moment in my life?
Sürprizi bozmak istemiyorum.
- I don't want to spoil the surprise.
- spoilt child
- ana kuzusu
- spoilt by
- yüz bulmak
- spoil
- yüz verip şımartmak
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
- spoil
- a spoiled child şımarık
- spoil
- {f} (birini) şımartmak
- spoiled
- {s} berbat olmuş
- spoiled
- piç olmak
- spoil
- dö
- be spoilt
- berbat olmak
- spoil
- içine etmek
- spoil
- yemek çürümek
- spoil
- (Askeri) atık
- spoil
- katletmek
- spoil
- yazık etmek
- spoil
- heba etmek
- spoil
- haklamak
- spoil
- batırmak
- spoil
- memuriyet
- spoil
- (Çevre) ıskarta
- spoil
- gasp
- spoil
- zarar vermek
- spoil
- mahvetmek
- spoil
- yüz vermek
- spoiled
- el bebek gül bebek
- spoiled
- gül bebek
- spoiled
- mahvolmak
- spoiled
- (Ticaret) defolu
- spoiled
- (Ticaret) kusurlu
- machine spoilt work time
- makine hatalı çalışma zamanı
- spoil
- ganimet
- spoil
- {f} çürümek
- spoil
- çalınmış mal
- spoil
- {f} boz
Dikkatsizliği ile işini bozdu.
- She has spoiled her work by being careless.
Süt çabuk bozulur mu?
- Does milk spoil quickly?
- spoiled
- {f} boz
Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
- When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
Dikkatsizliği ile işini bozdu.
- She has spoiled her work by being careless.
- get spoilt
- Bozulmak
you needn't have preparedso much food. we are only three persons and can't eat all of it.It willget spoilt.
- get spoilt
- şımartılmak
- spoiled
- bozulmuş
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
- spoiled
- şımartılma
- to be spoilt
- şımarık olmak
- spoil
- {f} dozunu kaçırmak
- spoil
- istemek
- spoil
- pasa
- spoil
- spoil a joke şakanın tadını kaçırmak
- spoil
- çocuk
Çocuklar şımartılmamalı.
- Children should not be spoiled.
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
- spoil
- {f} kaçırmak
- spoil
- {i} avanta
- spoil
- {i} çalıntı mal
- spoil
- {i} yağma malı
- spoil
- {f} yağma etmek
- spoil
- be spoiling for kaşınmak
- spoil
- artık
- spoil
- He is spoiling for a fight
- spoil
- {f} (süt v.b.) bozulmak
- spoil
- {f} nazlı alıştırmak
- spoil
- {i} kazanç
- spoil
- {f} tadını kaçırmak
- spoil
- çalınmışganimet
- spoil
- {i} yağma
- spoil
- (Tıp) Bozulmak, zarar görmek
- spoil
- {i} memuriyet (seçim kazanılınca)
- spoil
- (Askeri) KAZI TOPRAĞI: Siper, hendek vs. kazılardan çıkarılıp arazi üzerine atılan toprak
- spoil
- {f} mahrum etmek
- spoil
- aramak
- spoiled
- (sıfat) berbat olmuş
- spoiled
- acımış
- to be spoilt
- şımarmak