Zaman hızla geçti ve iş hiç ilerlemedi.
- Time passed rapidly and the work didn't advance at all.
Onun İngilizcedeki yeterliliği hızla gelişti.
- Her proficiency in English rapidly improved.
O heyecanlandığında, gittikçe daha hızlı konuştu.
- As he grew excited, he spoke more and more rapidly.
Hızlı nüfus artışını önlemeliyiz.
- We must prevent rapid population growth.
Babaannenin ani ölümünden sonra, büyükbaba hızla yaşlanmaya başladı.
- After Grandma's sudden death, Grandpa began to age rapidly.
İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
- The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
- The exponential function has a horizontal asymptote.
Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
- My wishes for your father's rapid recovery.
Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
- The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
- A computer can calculate very rapidly.
She packed her case rapidly and hurried out.
... rapidly developing. ...
... a world spinning so rapidly that a day lasts only six hours. ...