Tom and Mary are busy planning their wedding.
- Tom ve Mary düğünlerini planlamakla meşgul.
The revolutionary council met to plan strategy.
- Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
I'd like to schedule an appointment for tomorrow.
- Yarın için bir randevu planlamak istiyorum.
I'd like to schedule an appointment with Dr. Jackson.
- Doktor Jackson'la bir randevu planlamak istiyorum.
It rains so often in the wet season that it's hard to plan outings.
- Yağışlı mevsimde o kadar sık yağmur yağar ki gezintileri planlamak zordur.
It rains so often in the wet season that it's hard to plan outings.
- Yağışlı mevsimde o kadar sık yağmur yağar ki gezintileri planlamak zordur.
I have to plan everything.
- Her şeyi planlamak zorundayım.
He works in the planning section.
- O, planlama bölümünde çalışıyor.
Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
- Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.
I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30.
- 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.
The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
- Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
I'd like to schedule an appointment with Dr. Jackson.
- Doktor Jackson'la bir randevu planlamak istiyorum.
I'd like to schedule an appointment for tomorrow.
- Yarın için bir randevu planlamak istiyorum.
Tom is scheduled to give a concert in Boston on October 20th.
- Tom 20 Ekimde Boston'da bir konser vermeyi planladı.
I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30.
- 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.
Tom had only planned to stay in Boston for just a day or two.
- Tom iş için sadece bir ya da iki gün Boston'da kalmayı planlamıştı.
It seems that Tom had planned to give Mary the loan she had been looking for.
- Tom Mary'nin aradığı krediyi vermeyi planlamış görünüyor.
We'll put these plans on ice.
- Bu planları erteleyeceğiz.
He works in the planning section.
- O, planlama bölümünde çalışıyor.
Tom intended to tell Mary everything.
- Tom Mary'ye her şeyi söylemeyi planladı.
He intended to have visited Naples last year.
- O geçen sene Napoli'yi ziyaret etmeyi planlamıştı.
I'll ask him where he is planning to go during the vacation.
- Tatil sırasında onun nereye gitmeyi planladığını ona soracağım.
The attack began without enough planning.
- Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.