planlamak

listen to the pronunciation of planlamak
التركية - الإنجليزية
plan

Failing to plan is planning to fail. - Planlamak için başarısız olma başarısız olmak için planlamadır.

I have to plan everything. - Her şeyi planlamak zorundayım.

concert
intend
map out
map something out
blue-print
lay out
schedule

I'd like to schedule an appointment for tomorrow. - Yarın için bir randevu planlamak istiyorum.

I'd like to schedule an appointment. - Bir randevu planlamak istiyorum.

think out
schema
figure on
plan out

It rains so often in the wet season that it's hard to plan outings. - Yağışlı mevsimde o kadar sık yağmur yağar ki gezintileri planlamak zordur.

orchestrate
arrange
draft
work up
chart
project
think
to plan, to arrange, to map sth out
map
contrive
design
premeditate
architect
structure
have in view
calculate
mark out
devise
to plan

Sami met with Layla to plan a kidnapping. - Sami bir kaçırmayı planlamak için Leyla ile buluştu.

I have to plan everything. - Her şeyi planlamak zorundayım.

programme [Brit.]
blue print
program
envisage
envision
{f} programme
planlama
planning

Tom learned later that Mary wasn't planning to live in Boston. - Tom Mary'nin Boston'da yaşamayı planlamadığını daha sonra öğrendi.

Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother. - Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.

planla
{f} schedule

The training session is scheduled to begin at 4 p.m. - Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.

I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30. - 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.

planlama
pianning
planlama
sparseness
planlama
envisaging
planlama
envisioning
planlama
schedule

I'd like to schedule an appointment. - Bir randevu planlamak istiyorum.

I'd like to schedule an appointment with Dr. Jackson. - Doktor Jackson'la bir randevu planlamak istiyorum.

planla
{f} scheduled

What time is your plane scheduled to leave? - Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.

Tom is scheduled to give a concert in Boston on October 20th. - Tom 20 Ekimde Boston'da bir konser vermeyi planladı.

planla
{f} schema
planla
{f} planned

Tom had only planned to stay in Boston for just a day or two. - Tom iş için sadece bir ya da iki gün Boston'da kalmayı planlamıştı.

I doubt that Tom planned to spend so much time on that project. - Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.

planla
{f} plan

We'll put these plans on ice. - Bu planları erteleyeceğiz.

He works in the planning section. - O, planlama bölümünde çalışıyor.

planla
lay out
planla
{f} intended

Things did not go as intended. - İşler planlandığı gibi gitmedi.

Tom intended to tell Mary everything. - Tom Mary'ye her şeyi söylemeyi planladı.

planla
map out
planla
think out
planla
{f} planning

The attack began without enough planning. - Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.

He works in the planning section. - O, planlama bölümünde çalışıyor.

bütçe planlamak
plan a budget
planla
structure
planla
mapout
planla
thinkout
planlama
projection
önceden planlamak
plan ahead
التركية - التركية
Yapılacak bir işi belli plana göre düzenlemek
planlama
Planlamak işi
planlama
Hükûmet tarafından ulaşılacak amaçları belirleyen, tarım, ulaşım, sanayi gibi kesimlerdeki artış ölçüsünü tespit eden ve uygulanması gerekli çareleri önceden gösteren ekonomik, sosyal programın belli süreler için hazırlanması işi
planlamak
المفضلات