ortalığı

listen to the pronunciation of ortalığı
Türkçe - İngilizce
mess
The milk given by a cow at one milking
A number of persons who eat together, and for whom food is prepared in common; especially, persons in the military or naval service who eat at the same table

The wardroom mess.

A set of four; — from the old practice of dividing companies into sets of four at dinner
To eat (with others)

I mess with the wardroom officers.

A disagreeable mixture or confusion of things; hence, a situation resulting from blundering or from misunderstanding; a disorder

He made a mess of it.

To supply with a mess
Mass; church service
{i} disorder, disarray, dirtiness; predicament, quandary; place where meals are served to a large group (military, etc.); dish or quantity of soft or liquid food
a (large) military dining room where service personnel eat or relax
soft semiliquid food; "a mess of porridge"
A large quantity or number
To take meals with a mess
a (large) military dining room where service personnel eat or relax a meal eaten by service personnel soft semiliquid food; "a mess of porridge"
The mess at a military base or military barracks is the building in which members of the armed forces can eat or relax. a party at the officers' mess
This is another term for preparation of food
To belong to a mess
a state of confusion and disorderliness; "the house was a mess"; "she smoothed the mussiness of the bed"
orta
{s} central

Tom wanted to visit Central America. - Tom Orta Amerika'yı ziyaret etmek istedi.

Kazakhstan is one of the developed countries in Central Asia. - Kazakistan, Orta Asya'daki gelişmiş ülkelerden biridir.

orta
medium

Television is obsolete as a medium in any case. - Televizyon ortam olarak her halükarda modası geçmiş.

I like my steak cooked medium rare. - Bifteğimi orta pişmiş severim.

orta
mean

Tom doesn't have a mean bone in his body. - Tom bedeninde ortalama bir kemiğe sahip değil.

This does not mean that they have nothing in common with other peoples. - Bu, onların diğer insanlarla ortak bir şeyi olmadığı anlamına gelmez.

orta
middle

This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages. - Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.

The middle finger is the longest. - En uzun parmak orta parmaktır.

orta
mid

That place is in the middle of nowhere. - O yer hiçbir yerin ortasında değildir.

The middle finger is the longest. - En uzun parmak orta parmaktır.

ortalığı birbirine katmak
to turn the place upside down
ortalığı birbirine katmak
send things flying
ortalığı gürültüye boğmak
kick up a shine
ortalığı inletmek
raise the roof
ortalığı karıştıran
mischief-maker
ortalığı karıştıran tip
petrel
ortalığı karıştırmak
kick up
ortalığı karıştırmak
to stir up trouble
ortalığı karıştırmak
make trouble

I think Tom has come to make trouble. - Sanırım Tom ortalığı karıştırmak için geldi.

ortalığı kızıştırmak
pour oil on the flames
ortalığı toplamak
to tidy up
ortalığı tozpembe görmek
to have stars in one's eyes
ortalığı velveleye vermek
to fuss
orta
moderate

Moderate exercise in the evening helps induce sleep. - Akşamları orta derecede egzersiz uyumaya yardım eder.

Moderate exercise will refresh both mind and body. - Orta dereceli egzersiz hem aklımızı hem bedenimizi tazeler.

Orta
(Tıp) medius
orta
center

This stone has a hole in the center. - Bu taşın ortasında bir deliği var.

The skyscraper is in the center of the city. - Gökdelen şehrin ortasındadır.

orta
mediocre
orta
{i} midst

He fainted in the midst of his speech. - Konuşmasının ortasında bayıldı.

America is in the midst of a drug overdose epidemic. - Amerika aşırı dozda bir ilaç salgınının ortasında.

orta
centre point
orta
indifferent
orta
(Dilbilim) half open
orta
counter
orta
in-between
orta
(Meteoroloji) mediocris
orta
cross-ball
orta
med

The Medieval Era gave way to the Renaissance. - Orta çağ Rönesansa yol açtı.

I like my steak cooked medium rare. - Bifteğimi orta pişmiş severim.

orta
center point
orta
mid-

He's going through a mid-life crisis. - Bir orta-yaş krizine giriyor.

Hazelnuts are harvested in mid-autumn. - Fındık sonbaharın ortasında hasat edilir.

orta
normal

His normal position is third baseman. - Onun normal pozisyonu üçüncü orta saha oyuncusu.

I thought that my girlfriend was normal, but she turned out to be a succubus! - Kız arkadaşımın normal olduğunu düşündüm ama onun bir şeytan olduğu ortaya çıktı.

orta
medial
orta
median
orta
midpoint
orta
middling
orta
average

She earns on average ten pounds a week. - O, bir haftada ortalama 10 pound kazanır.

He will get an average mark at best. - En iyi halde ortalama bir not alacak.

orta
tolerable
orta
fair to middling
orta
mezzo
orta
intermediate

Intermediate and advanced language courses are given in the language being learned. - Orta ve ileri dil kursları öğretilen dilde verilir.

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

orta
centre
orta
fair
orta
media
orta
centro-
orta
the middle
orta
ın the middle
orta
of medium
orta
phys. place, locus, field
orta
meso

What makes you think the Middle East is more important than Mesoamerica, for instance? - Örneğin Orta Doğu'nun Orta Amerika'dan daha önemli olduğunu sana düşündürten şey ne?

The earliest civilizations arose in Mesopotamia. - En eski uygarlıklar Mezopotamya'da ortaya çıktı.

orta
middle, central (thing)
orta
middle, centre; central; average, medium, middle, middling; intermediate; moderate, tolerable; mediocre, indifferent
orta
middle, middle part, central part
orta
mediate
orta
mesne
orta
centre [Brit.]
orta
intermediate , medium
orta
bosom
orta
in between
orta
mesial
orta
passable
orta
secondary

Only two years after receiving their secondary school diploma, young people today know merely ten percent of what they learned on school. That's crazy! We must strive for 100 percent. - Ortaokul diplomalarını aldıktan sadece iki yıl sonra, bugün genç insanlar okulda öğrendiklerinin sadece yüzde onunu biliyorlar. Bu çılgınca! Yüzde yüz için çaba göstermeliyiz.

In 1873 he moved to Warsaw with his whole family, and from that time taught German at the Veterinary Institute and at a secondary school. - 1873 yılında bütün ailesiyle birlikte Varşova'ya taşındı ve o zamandan sonra Veteriner Enstitüsü ve bir ortaokulda Almanca dersi verdi.

orta
moderate; average, middling
orta
intermediary
orta
{i} C
orta
centripetal
orta
ides
orta
midway
orta
center,centre
orta
inbetween
sırrı açıklayarak ortalığı karıştırmak
set the cat among pigeons
Türkçe - Türkçe

ortalığı teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Orta
vasat
Orta
(Osmanlı Dönemi) CEVŞ
Orta
(Osmanlı Dönemi) VASÎT
Orta
midi
orta
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer: "Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler."- Y. K. Karaosmanoğlu
orta
Orantı
orta
Yeniçeri ocağında tabur
orta
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm: "Seccadesini ortasından kesip ikiye böldüler."- Ö. Seyfettin. İyi ile kötü arasındaki durum, hâl
orta
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş
orta
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer
orta
İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
orta
Topluluk içinde, arasında
orta
Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan
orta
Görünür, algılanır durum: "Moralinin, inadının, zaman zaman da aşırı ataklığının nedeni ortadadır."- H. Taner
orta
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş: "Aut çizgisinden nefis bir orta..."- H. Taner
orta
Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer
orta
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm
orta
Görünür, algılanır durum
orta
İçinde, arasında
orta
Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan: "Hademe orta bölmeyi açmak üzere koştu."- R. H. Karay. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
orta
Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen
orta
Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre
orta
Eğitimde zayıf ile iyi arasındaki derece
orta
İyi ile kötü arasındaki durum, hâl
ortalığı