You don't have to be very old to remember that event.
- O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
The incident took place at midnight.
- Olay gece yarısı gerçekleşti.
He described the incident in detail.
- O, olayı ayrıntılı olarak açıkladı.
She is wrong in nine cases out of ten.
- O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
He was involved in a murder case.
- O, bir cinayet olayına karıştı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
Would you like to know the truth about this fact?
- Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?
That is an actual fact.
- Bu gerçek bir olaydır.
You don't need to worry about that happening.
- O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.
I couldn't have predicted this happening.
- Ben bu olayı tahmin edemezdim.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
Try to see things as they really are.
- Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
- Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
The scene of the car accident was a horrifying sight.
- Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
He expressed regret over the affair.
- Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.
He denied having been involved in the affair.
- O, olaya karıştığını inkar etti.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
- Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
Acid rain is not a natural phenomenon.
- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
Lightning is an electrical phenomenon.
- Şimşek, elektriksel bir olaydır.
She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
The police arrested the burglar on the spot.
- Polisler hırsızı olay yerinde tutukladı.
The police suspended Tom's licence on the spot.
- Polis olay yerinde Tom'un lisansını askıya aldı.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
We see things differently, according to whether we are rich or poor.
- Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
Police questioned many persons who worked near the crime scene.
- Polis olay yerine yakın çalışan birçok kişiyi sorguladı.
Police cordoned off the crime scene.
- Polis olay yerini kordon altına aldı.
The increase in incidents of terrorism is really unnerving.
- Terör olaylarındaki artış gerçekten de sinir bozucu.
We had no unexpected incidents during our trip.
- Gezimiz sırasında beklenmedik olaylarımız olmadı.
What were yesterday's chief events?
- Dünün önemli olayları neydi?
The events unfolded just as she predicted.
- Olaylar tam onun tahmin ettiği gibi meydana geldi.
In Sweden it is more common for a child to have three first names than one, but here, at home, this is a more unusual phenomenon.
- İsveç'te bir yerine üç isme sahip olmak bir çocuk için daha yaygındır, fakat burada, evde, daha sıra dışı bir doğal olaydır.
Tom believes in paranormal phenomena.
- Tom normal ötesi olaylara inanıyor.
A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.
- Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.