meşgul teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- engaged
She is engaged in writing letters.
- O, mektupları yazmakla meşguldü.
Are you engaged for tomorrow?
- Yarın sabah meşgul müsün?
- busy
She is as busy as a bee.
- O bir arı kadar meşguldür.
My mother is busy preparing supper.
- Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
- occupied
The villagers are occupied mainly with fishing.
- Köylüler özellikle balıkçılık ile meşguldürler.
The rooms are all occupied.
- Odaların hepsi meşguldü.
- busy, engaged (telephone line); (place) which is occupied or in use
- concerned
- intent
He was so intent on money-making that he had no time to think of anything else.
- Para kazanmayla o kadar meşguldü ki başka bir şey düşünecek vakti yoktu
- full
Her hands are full taking care of the baby.
- Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.
- busy (with); preoccupied (with); concerned (with)
- busy, engaged
- engrossed
- up and doing
- busier
He's busier than Taro.
- O Taro'dan daha meşguldür.
Tom isn't any busier than anybody else.
- Tom başka birinden daha meşgul değildir.
- pushed
- attend
I'm so busy I can't attend the party.
- O kadar meşgulüm ki partiye katılamam.
I have other matters to attend to.
- Meşgul olacak başka meselelerim var.
- conference
- meşgul etmek
- occupy
- meşgul olmak
- deal
- meşgul olmak (biriyle)
- take on
- meşgul olma
- engrossment
- meşgul etmek
- employ
- meşgul etmek
- to keep busy, to occupy
- meşgul etmek
- 1. to take up (someone's) time, prevent (someone) from going about his/her business. 2. to engage (someone's) attention, occupy. 3. to distract (someone)
- meşgul olmak
- concern oneself
- meşgul olmak
- be occupied with doing
- meşgul olmak
- be busy
Anyway, I know you must be busy, so let me go.
- Her neyse, ben sizin meşgul olmak zorunda olduğunuzu biliyorum, bu yüzden gideyim.
- meşgul olmak
- to be busy
- meşgul olmak
- be into
- meşgul olmak
- handle
You'll have to handle this by yourself.
- Bununla tek başına meşgul olmak zorundasın.
- meşgul olmak
- work away
- meşgul olmak
- work
- meşgul olmak
- engage in
- meşgul olmak
- weigh in
- meşgul olmak
- to be busy (with), to busy oneself (with), to employ oneself in, to attend (to)
- meşgul olmak
- be at smth
- meşgul olmak
- occupy oneself
- meşgul olmak
- take up
- meşgul etmek
- take up with
- zihnini meşgul etmek
- to preoccupy
- meşgul etmek
- to keep busy
- meşgul etmek
- occupy with
- meşgul etmek
- take up time
- meşgul etmek
- engross
- meşgul olmak
- busy oneself
- meşgul olmak
- employ oneself in
- meşgul olmak
- busy with
- meşgul olmak
- attend to
- zihni meşgul
- abstracted
- meşgul et
- engage
- meşgul et
- {f} engaging
- meşgul etmek
- distract
- meşgul etmek
- busy with
- meşgul ol
- occupy with
- meşgul ol
- {f} engaged
Tom was engaged to Mary.
- Tom Mary ile meşgul oldu.
- meşgul ol
- engage in
I don't engage in idle speculation.
- Ben başıboş tahminle meşgul olmam.
I have no time to engage in gossip.
- Dedikodu ile meşgul olcak zamanım yok
- meşgul ol
- take up with
- kafasını meşgul etmek
- Preoccupy, take up someone's attention, prey on someone's mind
- meşgul et
- obsess
- meşgul olmak
- be engage in
- meşgul olmak
- to be engaged
- zihnini meşgul etmek
- Preoccupy, take up someone's attention, prey on someone's mind
- bu hat meşgul
- The line is busy
- hayali işlerle meşgul
- otherworldly
- kafası meşgul
- preoccupied
Tom seemed preoccupied and clearly wasn't listening to what Mary was saying.
- Tom kafası meşgul görünüyordu ve açıkça Mary'nin söylediklerini dinlemiyordu.
- kafası meşgul olma
- preoccupation
- kafasını meşgul etmek
- to engage sb's attention
- meşgul et
- preoccupied
- meşgul et
- preoccupy
- meşgul et
- busy
The farmer liked to keep them busy.
- Çiftçi onları meşgul etmeyi severdi.
Tom kept himself busy.
- Tom kendini meşgul etti.
- meşgul etmek
- prepossess
- meşgul etmek
- entertain
- meşgul olmak
- {k} be tied up
- spor meşgul
- (Bilgisayar) sports busy
- sunucu meşgul
- (Bilgisayar) server busy
- telefonu meşgul etmemek
- clear the line
- uzay meşgul
- (Bilgisayar) space busy
- yapmakla meşgul olmak
- be occupied with doing
- yapmakla meşgul olmak
- be occupied in doing
- yolculuk meşgul
- (Bilgisayar) travel busy
- zihni bir şeyle meşgul olmak
- be preoccupied with
- zihnini meşgul etmek
- preoccupy