I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
It isn't totally exact.
- O tamamen kesin değildir.
That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
Precise measurements are required.
- Kesin ölçümler gerekli.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
He needs to make an accurate report of the case.
- Onun davanın kesin bir raporunu hazırlaması gerekiyor.
He made an accurate report of the incident.
- Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.
The court's decision is final.
- Mahkemenin kararı kesindir.
The plan is not yet finalized.
- Plan henüz kesinleşmiş değil.
It is absolutely impossible to do so.
- Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
I looked down and had absolutely nothing to say.
- Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
Esperanto is surely an enormous waste of time!
- Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges.
- Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.
Tom should definitely go visit Mary next weekend.
- Tom bir sonraki hafta sonu kesinlikle Mary'yi ziyarete gitmeli.
The day is sure to come when your dream will come true.
- Hayalinin gerçekleşeceği gün kesin gelecek.
Her son is sure to succeed.
- Oğlu kesinlikle başarılı olacak.
Sami fired and shot the intruder with precision.
- Sami ateş etti ve izinsiz giren kişiyi kesin bir şekilde vurdu.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
Tom can't say for sure how many times Mary has been to Boston.
- Tom Mary'nin kaç kez Boston'da bulunduğunu kesin olarak söyleyemez.
Jack is bound to succeed this time.
- Jack bu sefer kesin başaracak.
He's bound to notice your mistake.
- Onun hatanı farketmesi kesin.
This is strictly between us.
- Bu kesinlikle aramızdadır.
Smoking is strictly prohibited.
- Sigara içmek kesinlikle yasaktır.
You'll be absolutely safe.
- Kesinlikle güvende olacaksın.
Only God can safely be omnipotent.
- Sadece Allah, kesinlikle mutlak kudret sahibi olabilir.
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
He rejected our demand flatly.
- Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.