Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again.
- Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.
It's better to walk back than to get lost.
- Kaybolmaktansa geri dönmek daha iyidir.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
I just want to disappear.
- Ben sadece ortadan kaybolmak istiyorum.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
Without oxygen, all animals would have disappeared long ago.
- Oksijensiz bütün hayvanlar uzun zaman önce gözden kaybolurdu.
The snow will soon disappear.
- Kar yakında kaybolacak.
There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
- Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
Does globalisation mean the disappearance of local sluts?
- Küreselleşme, yerel fahişelerin kaybolması anlamına mı geliyor?
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
Old customs keep disappearing.
- Eski gelenekler kaybolmaya devam ediyor.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.