We don't want to get lost.
- Kaybolmak istemiyoruz.
Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again.
- Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
The snow will soon disappear.
- Kar yakında kaybolacak.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
Forced disappearance is a crime against humanity.
- Zorla ortadan kaybolmak insanlığa karşı bir suçtur.
There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
- Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
Just don't disappear.
- Sadece gözden kaybolma.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.