Açıkçası, bir hata yaptın.
- Frankly speaking, you made a mistake.
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
- Frankly speaking, he is untrustworthy.
O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
- We talked quite frankly.
Açıkçası, ben onu sevmiyorum.
- Frankly, I don't like him.
Açıkçası, bir hata yaptın.
- Frankly speaking, you made a mistake.
Dürüstçe konuşmanı istiyorum.
- I want you to speak frankly.
Dürüstçe konuşmak gerekirse, o Grand Prix'de Vettel bir çaylak gibi sürüyordu.
- Frankly speaking, in that GP Vettel was driving like a rookie.
O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
- We talked quite frankly.
Son zamanlarda o öğrenci sınıf disiplinini bozuyor. Doğruyu söylemek gerekirse bu benim canımı sıkmaya başladı.
- Lately that student has been disruptive in class. Honestly it's beginning to worry me.
Dünyanın İncilin söylediğinden çok daha yaşlı olduğunu düşünüyorum fakat aslında etrafa baktığımda o çok daha genç görünüyor!
- I think the world is much older than the Bible tells us, but honestly, when I look around — it looks much younger!
Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
- Honestly, this is not a really well-paying job.
Hiç evlenmek istemediğini bana dürüstçe söylüyor musun?
- Are you honestly telling me you never want to get married?
Dürüstçe hatırlayamıyorum.
- I honestly can't remember.
Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.
- Honestly, I really like you.
Gerçekten umurumda değil.
- I honestly don't care.
Doğrusu, canım, vız gelir tırıs gider.
- Frankly, my dear, I don't give a damn.
Ben buna dürüst olarak inanıyorum.
- I honestly believe this.
Dürüst olarak, onun ben olmadığını söyleyebilirim.
- I can honestly say it wasn't me.
Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.
- Honestly, I really like you.
Doğrusu, endişelenecek bir şey yok.
- Honestly, there's nothing to worry about.
Tom'un gerçeği söylediğine sahiden inanıyor musun?
- Do you honestly believe Tom is telling the truth?
Honestly, I didn't believe a word she said.
Simply, he just fired you.
Truthfully, I didn't suspect a thing.
Frankly, my dear, I don't give a damn.
... Frankly, even Google's own services have been fragmented ...
... but what I'm not going to do is what, frankly, ...