fazlalıkları

listen to the pronunciation of fazlalıkları
Türkçe - İngilizce
overages
plural of overage
fazla
much

I have too much homework today. - Bugün, çok fazla ödevim var.

I don't know much about computers. - Bilgisayarlar hakkında çok fazla şey bilmiyorum.

fazla
surplus

I bought a backpack at the army surplus store. - Ordu fazlası mağazasında bir sırt çantası aldım.

We have a surplus of food. - Bizim yiyecek fazlalığımız var.

fazla
over

This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years. - Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.

Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there. - Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.

fazla
too, heartily; too much, too many; spare, extra; excessive 5.superfluous; surplus
fazla
big

That jacket is way too big for you. - O ceket sizin için çok fazla büyük.

You have to risk big in order to win big. - Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.

fazla
{s} excessive

Tom complained about the excessive noise. - Tom haddinden fazla gürültü hakkında şikayet etti.

The government's expenditures are a bit excessive. - Hükümetin harcamaları biraz fazladır.

fazla
too

Too much drinking will make you sick. - Çok fazla içmek seni hasta edecek.

If you eat too much you will become fat. - Çok fazla yersen şişmanlarsın.

fazla
{s} superfluous
fazla
to spare

We have more than enough time to spare. - Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

fazla
far

More than 75% of farms raised pigs and milk cows. - Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştirdi.

He drinks far too much beer. - O çok fazla bira içer.

fazla
ex
fazla
playtime
fazla
redundant

Soldiers currently in theatre will not be made redundant. - Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.

fazla
(Havacılık) safety valve
fazla
oversupplied
fazla
considerable
fazla
spare

We have more than enough time to spare. - Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

Why do you spend most of your spare time with Tatoeba? - Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.

fazla
above

Don't go above five rubles. - Beş rubleden fazla ödeme yapmayınız.

Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2. - Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır.

fazla
strongly
fazla
extra

They have an extra bed. - Onların fazladan bir yatağı var.

Tom causes me a lot of extra work. - Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.

fazla
heartily
fazla
over-
fazla
no end of
fazla
de trop
fazla
extravagant
fazla
not more than
fazla
to more than
fazla
what is left over, the remainder
fazla
supernumerary
fazla
excess

He had excess water in his lungs. - Ciğerlerinde fazla su vardı.

Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction. - Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.

fazla
extra, left over
fazla
unneedful
fazla
in excess of
fazla
plus
fazla
thick
fazla
out

I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much. - Eskiden Tom'la çok takılırdım, fakat o bu günlerde çok fazla buralarda değil.

Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other. - Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.

fazla
more (than)
fazla
too; too much; too many
fazla
rising of
fazla
super

The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year. - Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.

fazla
ultra
fazla
detrop
fazla
plenty

There were plenty of guests in the hall. - Salonda çok fazla misafir vardı.

I've got plenty more. - Çok daha fazlasına sahibim.

fazla
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

fazla
expletive
fazla
excrescence
Türkçe - Türkçe

fazlalıkları teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

FAZLA
(Osmanlı Dönemi) Çok ziyâde, artık, artan
FAZLA
(Osmanlı Dönemi) (C: Fazalât) Kazurat, pislik
FAZLA
(Osmanlı Dönemi) İleri. *Gereksiz, lüzumsuz
Fazla
(Osmanlı Dönemi) BİRUN
Fazla
(Osmanlı Dönemi) MAHŞÜV
fazla
Artmış olan
fazla
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı (olan), ziyade
fazla
Fazla olarak hastaydı."- R. N. Güntekin
fazla
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade: "Yaşamak için çok zorluk çekiyordu
fazla
Daha çok, aşkın: "Biz ancak Cumhuriyet devrinde elli yıldan fazla bir barış devri geçirmişiz."- B. Felek
fazla
Daha çok, aşkın
fazla
Gereksiz, yersiz