sürdürmek

listen to the pronunciation of sürdürmek
Turkish - English
maintain

To maintain a friendship, there must be mutual affection. - Bir arkadaşlığı sürdürmek için, karşılıklı sevgi olmalı.

To maintain a friendship, there must be mutual affection. - Bir arkadaşlığı sürdürmek için, karşılıklı sevgi olması gerekir.

continue

I want to continue to help women. - Kadınlara yardımcı olmayı sürdürmek istiyorum.

pursue

Do you intend to pursue your education? - Eğitimini sürdürmek istiyor musun?

sustain
resume

I wanted to resume my normal life. - Normal hayatımı sürdürmek istedim.

keep on

After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here. - Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.

retain
perpetuate
keep going
remain
lead

He had to lead a miserable life for many years. - O yıllarca sefil bir hayat sürdürmek zorunda kaldı.

prolong
hold down
mortgaging
(deyim) hang on
keep it up
take up
keep something up
hold to
follow up
carry
elongating
persist

We intend to persist. - Biz sürdürmek istiyoruz.

to have (someone) spread, rub, or smear (something) on (something)
keep

I had to keep moving. - Hareket etmeyi sürdürmek zorunda kaldım.

You have to keep doing that for another three hours. - Üç saat daha onu yapmayı sürdürmek zorundasın.

carry on
wage
to have (someone) plow (a field)
support
prosecute
uphold
to continue, carry on (an action)
to have (someone) drive or push (a vehicle)
keep up

It is difficult to keep up a conversation with someone who only says yes and no. - Sadece evet ve hayır diyen biriyle bir konuşmayı sürdürmek zor.

elongate
go ahead with smth
to continue, to carry on, to keep on, to keep sth up, to maintain, to perpetuate
to have (someone) drive (an animal)
follow
go on
{f} preserve
bring down
proceed
keep the ball rolling
carry on with
varlığını sürdürmek
obtain
sürdürme
{i} maintenance
sürdürme
going on
sürdürme
prosecution
sürdürme
{i} continuation
sürdürme
perpetuation
işi sürdürmek
carry on
işini sürdürmek
get on with
kan davasını sürdürmek
feud
sürdürme
resumption
sürdürme
(Biyokimya) run
sürdürme
retention
sürdürme
(Bilgisayar) resume

I wanted to resume my normal life. - Normal hayatımı sürdürmek istedim.

varlığını sürdürmek
continue one's existence
varlığını sürdürmek
carry on
yaşamayı sürdürmek
survive

Human interdependence is our only way to survive. - Yaşamayı sürdürmek için tek yolumuz insani dayanışmadır.

sür
{f} drove

Tom got into the driver's seat and drove off. - Tom sürücünün yerine oturdu ve uzaklaştı.

Tom drove Mary's car to Boston. - Tom Mary'nin arabasını Boston'a sürdü.

sür
{f} exile

He was exiled from his country. - O, ülkesinden sürgün edildi.

He was exiled from his own country. - Kendi ülkesinden sürgün edildi.

sür
{f} smeared
sür
{f} tilled
sür
{f} last

The rain lasted a week. - Yağmur bir hafta sürdü.

I had my driver's license renewed last month. - Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.

sür
impel
sür
{f} drive

I had my driver's license renewed last month. - Sürücü belgemi geçen ay yenilettim.

My little son can drive a car. - Küçük oğlum araba sürebiliyor.

sür
{f} lasting

The war lasting for years impoverished the country. - Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.

sür
driven

Tom shouldn't have driven Mary's car. - Tom Mary'nin arabasını sürmemeliydi.

You'd better not have driven my car. - Keşke arabamı sürmeseydin.

sür
deport

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

sür
banish

Napoleon was banished to Elba in 1814. - Napolyon 1814'te Elba adasına sürgün edildi.

We banished him from the country. - Biz onu ülkeden sürdük.

sür
deported

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

-e kadar sürdürmek
(İnşaat) maintain far into
başarı ile sürdürmek
carry on with success
başarı ile sürdürmek
carry on successfully
bir hareketi sürdürmek
keep at
birlikte sürdürmek
go ahead wuth
bohem hayat sürdürmek
gypsy
desteğini sürdürmek
continue to give support
dikkatle izlemeyi sürdürmek
(Politika, Siyaset) keep the matter under review
dostluğunu sürdürmek
keep friends
doğal akışını sürdürmek
(deyim) take it's course
doğal akışını sürdürmek
run its course
doğal akışını sürdürmek
(deyim) run it's course
el alışkanlığını sürdürmek
keep one's hand in
faaliyetlerini sürdürmek
continue one's operations
faaliyetlerini sürdürmek
continue one's activities
geleneği sürdürmek
continue the tradition
geleneği sürdürmek
carry on the tradition
hayat sürdürmek
spend life
ile ilişkiyi sürdürmek
keep touch with
ile teması sürdürmek
be in contact with
ilişki sürdürmek
continue a relationship
ilişki sürdürmek
maintain a relationship
iyi bir işi sürdürmek
keep the ball rolling
kalkınmayı sürdürmek
(Hukuk) to sustain development
soyunu sürdürmek
continue one`s bloodline
sür
expatriate
sür
{f} smear
sürdürme
elongation
sürdürme
pursuance
sürdürme
prolong
tırnaklarıma cila sürdürmek istiyorum
I would like to have my nails polished
tırnaklarıma oje sürdürmek istiyorum
I would like to have my nails painted
varlığını sürdürmek
subsist
yapmayı sürdürmek
keep doing
yatırımı sürdürmek
sustain the investment
çalışma sürdürmek
carry on a work
çalışma sürdürmek
carry on a study
çalışma sürdürmek
continue a work
Turkish - Turkish
Sürme işini yaptırmak
sürmesini, olmasını sağlamak
Bir durumun, bir şeyin sürmesini, olmasını sağlamak: "Bugün de sürdürdüğü hizmetleri onu güvenilir kişi yapmış."- T. Dursun K
Sürmek işini yaptırmak
Sür
(Osmanlı Dönemi) REM
Sür
(Osmanlı Dönemi) GELE
Sürdürme
idame
sürdürme
Sürdürmek işi
sürdürmek
Favorites