Thanks very much for having me to dinner the other night.
- Geçen gece beni akşam yemeğine götürdüğün için çok çok teşekkürler.
We didn't talk very much.
- Biz pek çok konuşmadık.
Tom is a versatile kid.
- Tom çok yönlü bir çocuk.
Potatoes are very versatile.
- Patatesler çok yönlüdür.
I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
It's crucial for my girlfriend to be a hugger.
- Kız arkadaşımın kucaklamayı seven biri olması çok önemli.
Tom made a crucial mistake.
- Tom çok önemli bir hata yaptı.
Football is the most known sport in the world.
- Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
He understands her problems more or less.
- Onun sorunlarını az çok anlıyor.
Do not be shy. Your pronunciation is more or less correct.
- Utanma. Telaffuzun az çok doğru.
She's vital to the mission.
- O görev için çok önemlidir.
It's absolutely vital that we get to Tom Jackson's office by 2:30.
- 2.30'a kadar Tom Jackson'ın ofisine gitmemiz kesinlikle çok önemlidir.
He has many enemies in the political world.
- Politik dünyada pek çok düşmanı var.
There were too many people at the concert.
- Konserde çok fazla kişi vardı.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
That comedian is very funny.
- O komedyen çok komik.
That was very funny. Do it again!
- Bu çok komikti. Tekrar yap!
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
- Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
I hear he is good at mahjong.
- Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
What Tom said was outrageous.
- Tom'un söylediği çok çirkindi.
It's freezing in here.
- Burada hava çok soğuk.
It's freezing out here.
- Burada dışarısı çok soğuk.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
What a lot of books he has!
- Onun ne de çok kitabı var!
Oil is abundant in that country.
- Şu ülkede petrol çoktur.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
There's no need to hurry. We have plenty of time.
- Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen.
- Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.
This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
- Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
He earns a great deal.
- O, oldukça çok kazanır.
Tom travels a great deal.
- Tom oldukça çok seyahat eder.
Tom lives a very lavish lifestyle.
- Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.
I was very exuberant.
- Ben çok hayat doluydum.
We had lots of fun at the picnic.
- Biz piknikte çok eğlendik.
The game excited lots of people.
- Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
You must not depend so much on others.
- Diğerlerine çok fazla bağımlı olmamalısın.
When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
- Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.
There are numerous universities in Kyoto.
- Kyoto'da çok sayıda üniversite var.
He spent countless hours preparing for the test.
- Teste hazırlanmak için çok saatler harcadı.
I've been to Boston countless times.
- Pek çok kez Boston'a gittim.
God is dead. And I don't feel so good either.
- Tanrı öldü ve ben de çok iyi hissetmiyorum.
I am dead tired from walking around all day.
- Bütün gün yürümekten çok yoruldum.
Tom sounded slightly jealous.
- Tom çok az kıskanç görünüyordu.
You may be right, but we have a slightly different opinion.
- Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
I hope the bus will come before long.
- Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
Smoking is terrible for your health.
- Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
I think something terrible has happened to Tom.
- Sanırım Tom'a çok kötü bir şey oldu.
His behavior, as I remember, was very bad.
- Onun davranışı, benim hatırladığım gibi, çok kötüydü.
Tom has a very bad reputation around town.
- Tom şehrin civarında çok kötü bir üne sahiptir.
Tom is a well-rounded person.
- Tom çok yönlü bir kişi.
Tom is a well-rounded individual.
- Tom çok yönlü bir birey.
Why are you so skinny?
- Neden bu kadar çok zayıfsın?
I love you more than him.
- Seni ondan daha çok seviyorum.
The more you know about him, the more you like him.
- Onu tanıdıkça daha çok seversin.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
Japan consumes a lot of paper.
- Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
The traffic is heavy here.
- Trafik burada çok yoğundur.
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
It's very big of you to admit you're wrong.
- Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
Japanese tourists abroad are big spenders.
- Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
I am very much surprised to hear that he got badly injured in a motorcar accident.
- Ben onun bir otomobil kazasında kötü yaralandığını duyunca çok şaşırdım.
You must want this very badly.
- Bunu çok fazla istemelisin.
Tom was shot multiple times.
- Tom birden çok kez vuruldu.
Tom has multiple talents.
- Tom'un birden çok yeteneği vardır.
Tom has multiple talents.
- Tom'un birden çok yeteneği vardır.
I prefer learning multiple languages at the same time.
- Aynı anda birden çok dil öğrenmeyi tercih ediyorum.
I don't like you any more than you like me.
- Seni senin beni sevdiğinden daha çok sevmiyorum.
I don't like it any more than you do.
- Onu senden daha çok sevmiyorum.
During the presentation the speaker talked mainly about gender inequality.
- Sunumda konuşmacı daha çok cinsiyet eşitsizliğinden bahsetti.
Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more.
- Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.
His new job further separates him from his family.
- Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
Apply to the office for further details.
- Daha çok bilgi için ofise başvurun.
I like vocal music better than instrumental music.
- Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
- Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
Tom is more of a singer than a guitarist.
- Tom bir gitaristten daha çok birşarkıcıdır.
There's plenty of stuff left.
- Kalan pek çok şey var.
I know that plenty of guys want to go out with you.
- Pek çok çocuğun seninle dışarı çıkmak istediğini biliyorum.
We consulted plenty of people.
- Pek çok insana danıştık.
Don't make the same mistake twice. There are plenty of other options.
- Aynı hatayı iki kez yapma. Pek çok başka seçenek var.
If you look from afar, most things will look nice.
- Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.
Most schools are closed today.
- Bugün pek çok okul kapalı.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak pek çok işim var.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
I've been to Boston countless times.
- Pek çok kez Boston'a gittim.
Tom doesn't have a whole lot of time.
- Tom'un pek çok zamanı yoktu.
This doesn't make a whole lot of sense.
- Bu pek çok anlam ifade etmiyor.
Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too much candy.
- Endüstrileşmiş ülkelerdeki pek çok çocuk çok fazla şeker yemesi nedeniyle çok şişman.
You speak tremendously fast.
- Çok hızlı konuşuyorsun.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla acıyor.
The price of this camera is very high.
- Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
It's high time you had a haircut.
- Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilacın tadı çok kötü.
You must feel horrible.
- Kendini çok berbat hissediyor olmalısın.
We rejected Tom's suggestion as too extreme.
- Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
You seem to be extremely lazy.
- Çok tembel görünüyorsun.
Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok sevdi.
There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
- Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
As a result of the war, a great number of victims remained.
- Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
A great number of students battled for freedom of speech.
- Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için savaştı.
A great many tourists visit Kyoto in spring.
- Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.
There were a great many boys and girls in the park.
- Parkta çok sayıda erkek ve kız vardı.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
This novel is by far more interesting than that one.
- Bu roman ondan çok daha ilginç.
If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
- Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
I have a sore throat because of too much smoking.
- Çok fazla sigara içtiğim için boğazım ağrıyor.
Tom has multiple talents.
- Tom'un birden çok yeteneği vardır.
Tom claimed that his father had raped him on multiple occasions.
- Tom babasının birden çok kez ona tecavüz ettiğini iddia etti.
There's a lot of rain all the year round.
- Yıl boyunca çok yağmur var.
Their garden is full of very beautiful flowers all the year round.
- Onların bahçesi tüm yıl boyunca çok güzel çiçeklerle dolu.
I like grape jelly best.
- En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
Tom ate too many jelly donuts.
- Tom çok sayıda jöleli börek yedi.
It began to rain in earnest.
- Çok yağmur yağmaya başladı.
I hope the bus will come before long.
- Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
Well, the night is quite long, isn't it?
- Güzel, gece çok uzun, değil mi?
We learn a good deal at school.
- Biz okulda çok şey öğrendik.
It snowed a good deal last night.
- Dün gece çok kar yağdı.
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
He went so far as to call me a liar.
- O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
Tom and his brothers are extremely close.
- Tom ve erkek kardeşleri çok yakındır.
There were several stars to be seen in the sky.
- Gökyüzünde görülen çok sayıda yıldızlar vardı.
Mary has received several prizes for her poetry.
- Mary şiiri için çok sayıda ödül aldı.
A good night's sleep will do you a world of good.
- İyi bir gece uykusu sana çok iyi gelecek.
English is pretty hard, isn't it?
- İngilizce çok zor, değil mi?
It's too hard for me.
- Bu benim için çok zordu.
I have much studied both cats and philosophers. The wisdom of cats is infinitely superior.
- Hem kedileri hem de filozofları çok inceledim. Kedilerin bilgeliği son derece üstündür.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
The uprising was brutally suppressed.
- İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
- Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
- Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
You may be right, but we have a slightly different opinion.
- Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
Tom looks like he's too tired to help us right now.
- Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
The fountain is lit with multi-colored lights.
- Çeşme çok renkli ışıklarla aydınlatılıyor.
Tatoeba is a multi-language dictionary.
- Tatoeba çok dilli bir sözlüktür.
It is too late to repent.
- Tövbe etmek için çok geç.
The order came too late.
- Sipariş çok geç geldi.
Very good! You did an excellent job.
- Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
The dinner was very good.
- Akşam yemeği çok güzeldi.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.
Do you think that brown hair is very beautiful?
- Kahverengi saçın çok güzel olduğunu düşünüyor musun?
The way Tom looked at me was so adorable, I just couldn't say no.
- Tom'un bana bakış tarzı çok güzeldi, ben sadece hayır diyemedim.
Tom and Mary's kids looked adorable.
- Tom ve Mary'nin çocukları çok güzel görünüyorlardı.