I don't believe that you're mentally unbalanced.
- Senin ruhsal açıdan bir dengesiz olduğuna inanmıyorum.
John has been moody since this morning.
- John bu sabahtan beri dengesiz.
She's mentally unstable and probably a killer.
- O aklen dengesiz ve muhtemelen bir katil.
Layla was extremely unstable.
- Leyla son derece dengesizdi.
Fadil's behavior was becoming more controlling and erratic.
- Fadıl'ın davranışı daha kontrollü ve dengesiz hale geliyordu.
Fadil became so erratic that his wife decided to leave him.
- Fadıl o kadar dengesiz hale geldi ki karısı onu terk etmeye karar verdi.
Tom said that Mary was deranged.
- Tom Mary'nin dengesiz olduğunu söyledi.
Do people ever accuse you of being temperamental?
- İnsanlar seni hiç dengesiz olmakla suçlar mı?
Tom seems temperamental.
- Tom dengesiz görünüyor.
She makes sure that her family eats a balanced diet.
- Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
Tom regained his balance.
- Tom dengesini yeniden kazandı.
The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
Tom is good at balancing things on his head.
- Tom şeyleri kafasında dengelemekle iyi.
Tom is balancing on a tightrope.
- Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.
The balance of public opinion remains in his favor.
- Kamu oyu dengesi kendi lehine kalır.
Hey, what are you doing? Don't touch it, or you'll break the balance!
- Hey, ne yapıyorsun? Ona dokunma, yoksa dengeyi bozarsın!