Do you still need my assistance?
- Hâlâ yardımıma ihtiyacınız var mı?
Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
- Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
- Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
Victims of the hurricane received financial aid from the government.
- Kasırga mağdurları hükümetten mali yardım aldı.
Yesterday I helped the father.
- Dün babama yardım ettim.
Give help to anyone who needs it.
- Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.
In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
- Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
I called you because I need a favor.
- Bir yardıma ihtiyacım olduğu için seni aradım.
We'll help you rescue him.
- Onu kurtarmana yardım edeceğiz.
Try to hold on until a rescue team arrives.
- İlk yardım ekibi gelinceye kadar dayanmaya çalış.
They assisted the painter financially.
- Mali olarak ressama yardım ettiler.
What's the technical terminology for assisting someone to go to the toilet with a urine bottle?
- İdrar şişesi ile tuvalete gidecek birisine yardımcı olmak için teknik terminoloji nedir?
Could I give you a hand?
- Sana yardım edebilir miyim?
Could you lend me a hand?
- Bana yardım edebilir misin?
Mary promised her mother that she would help her more often.
- Mary annesine daha sık yardım edeceğine söz verdi.
Tom certainly helped make our party more fun.
- Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.
In what way may I be of service to you?
- Size nasıl yardımcı olabilirim?
Your feedback is important and it will help us to know how we can provide the best service possible.
- Geri bildiriminiz önemli ve mümkün olan en iyi hizmeti nasıl sağlayabileceğimizi bilmemize yardım edecek.
His last recourse will be to go to his father for help.
- Onun son başvurusu yardım için babasına gitmek olacak.
She won an Oscar nomination for best supporting actress.
- O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.
He has to work hard in order to support his family.
- Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.
The students wanted us to help push the car.
- Öğrenciler arabayı itmek için yardım etmemizi istedi.
My car is stuck in the mud. Could you help me push it out?
- Arabam çamura saplanmış. Onu dışarı itmem için bana yardımcı olabilir misin?
He often tells us we must help one another.
- Birbirimize yardım etmemiz gerektiğini sık sık söyler.
It is our duty to help one another.
- Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.
I thank you for your helpfulness.
- Yardımseverliğiniz için teşekkür ederim.
Tom didn't lift a finger to help.
- Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.
Help me lift the package.
- Paketi kaldırmama yardım et.
Tom has been on the dole since the 6th of August, when he lost his job.
- Tom işini kaybettiğinde ağustosun altısından beri işsizlik yardımı alıyor.
The cabinet asked the army to send a disaster relief mission to Okinawa.
- Kabine ordudan Okinawa'ya bir afet yardımı heyeti göndermesini istedi.
You have to raise funds for the relief work.
- Sen yardım çalışmaları için fon toplamak zorundasın.
You can make it! Go for it. I'll stand by you.
- Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.
The committee is discussing social welfare.
- Kurul sosyal yardımı görüşüyor.
He is working for social welfare.
- Sosyal yardım için çalışıyor.