Fransız palavralarına katlanmak zordur.
- It's hard to endure the boastings of the French.
Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.
- You have to endure a lot of hardships in life.
Onlar aynı derecede zor taleplerde bulundular.
- They made equally tough demands.
Tom Mary'nin araba süremeyecek kadar yaşlı olduğuna ikna etmenin zor olacağını biliyordu.
- Tom knew it was going to be tough to convince Mary that she was too old to drive.
Tom göründüğü kadar dayanıklı değil.
- Tom isn't as tough as he seems.
Bu dayanıklı ve güvenilir bir araç.
- It's a tough and reliable vehicle.
Bu köprü uzun süre dayanamaz.
- This bridge will not endure long.
Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar.
- The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
- Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Sert oynamanın bir faydası yok.
- It's no use playing tough.
Sert bir adam gibi davranıyor.
- He acts like a tough guy.
Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
- Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
He toughed it out.
Keith Richards' popularity endured for decades.