Nagasaki çevresinde onlara rehberlik edebilmem için kadınla birlikte gittim.
- I went with the women so that I could guide them around Nagasaki.
Kasaba çevresinde cinsel ilişkide bulunan çiftleri görmek sizi rahatsız etmiyor mu?
- Doesn't it irritate you to see couples making out around town?
Odanın etrafında koşma.
- Don't run around in the room.
Biz gölün etrafında yürüdük.
- We have walked all around the lake.
Armstrong, etrafta gezindi.
- Armstrong walked around.
O onun hakkında her zaman güzel şeyler söyler, özellikle o etrafta olduğunda.
- She always says nice things about him, especially when he's around.
Çevredeki herkes çok çalışır.
- Everyone around the area works hard.
Gökdelen çevredeki diğer binaların üzerinden yükseldi.
- The skyscraper rose above the other buildings around.
Tom bir an durakladı ve çevresine bakındı.
- Tom paused for a moment and looked around.
Sami benzini Leyla'nın evinin çevresine serpti.
- Sami splashed gasoline around Layla's house.
O, evin etrafına bakındı.
- He looked around the house.
O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
- He gathered his children around him.
İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
- Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
Sabahları her zaman yedi civarında uyanırım.
- In the morning I always wake up around seven o'clock.
Sanırım o bu civarda.
- I think it's around here.
Tom kesinlikle bu civarda çok yardımcı oldu.
- Tom certainly helped a lot around here.
Kedim odada oraya buraya koşuyor.
- My cat is running around the room.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Why are these clothes lying around?
Doğru, daha ayakkabılarını giyememişken; yalan, dünyanın öbür ucuna gitmiştir bile.
- A lie can travel halfway around the world while the truth is putting on its shoes.
Buralarda kimsenin yaşamadığı doğru mu?
- Is it true that nobody lives around here?
Hâlâ bu civarda mısın?
- Are you still around?
Tom kesinlikle bu civarda çok yardımcı oldu.
- Tom certainly helped a lot around here.
Postacı yaklaşık üç günde bir gelir.
- The mailman comes around every three days.
Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
O hızla arkaya döndü.
- She turned around quickly.
Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.
- It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.
Eskiden Tom'la çok takılırdım, fakat o bu günlerde çok fazla buralarda değil.
- I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much.
Döndü ve geriye baktı.
- He turned around and looked back.
Lütfen geriye dön ve bana bak.
- Please turn around and look at me.
Dünya yuvarlaktır, düz değil.
- The earth is round, not flat.
Julian, John Lennon'unki gibi yuvarlak gözlük takıyor.
- Julian wears round glasses like John Lennon's.
Orada dışarı çıkacağım ve etrafa bakınacağım.
- I'll go out there and look around.
Orada 30 yaşın altında hiç kimse yoktu.
- There was nobody under 30 around.
Orada hava bütün yıl boyu sıcak.
- It is warm there all the year round.
Bütün yıl çok sıkı çalışır.
- He works hard all the year round.
B: Oh, he's still around. He's feeling better now.
She went around the track fifty times.
She spun around a few times.
The jackals began to gather around .
I'll see you around .
{{|}}.
She turned round and scowled at me.
- She turned around and scowled at me.
... the tour. So if you look around you and see someone dressed up as a giant cow and you ...
... you hang around. ...