taşla

listen to the pronunciation of taşla
Türkisch - Englisch
lapidate
lapidify
{f} pelt

Do not pelt your dog with stones, so the neighbors will not imitate you. - Köpeğinize taşlar atmayın, bu yüzden komşular sizi taklit etmeyeceklerdir.

taş
stone

Languages are not carved in stone. Languages live through all of us. - Diller taşa kazınmamıştır. Diller hepimizin sayesinde yaşar.

The house had a stone wall around it. - Evin etrafında taş bir duvar vardı.

taşla döşenmiş
paved
taşla kaplamak
cobble
taş
rock

Tom threw a rock into the pond. - Tom gölete bir taş attı.

The rocks on this beach remind me of those summer days when Laura and I played in the sand until nightfall. - Bu sahildeki taşlar bana Laura ve benim gece karanlığına kadar kumda oynadığımız o yaz günlerini hatırlatıyor.

taş
{i} dig

The prisoner of war bore himself with great dignity. - Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.

taş
playing piece, counter (used in a board game such as chess or checkers)
taş
stone, gem (in a piece of jewelry)
taş
(a) stone; (a) rock
taş
{i} flint

The landscape was cold and sharp as flint. - Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.

taş
slang money, dough, rocks
taş
(Askeri) rubble stone
taş
precious stone

Tom analyzed the precious stone at his lab. - Tom Laboratuarda kıymetli taş analizi yaptı.

Tom stole a precious stone and pawned it. - Tom değerli bir taş çaldı ve onu rehin bıraktı.

taş
quip
taş
piece

Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there. - Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.

taş
turbulence
taşlamak
lash
taş
{f} overflowing

The stadium was overflowing with people. - Stadyum, insanlarla taşıyordu.

He tumbles down all the poor people's chimneys, and fills up the stockings to overflowing. - O bütün fakir insanların bacalarını düşürür ve çorapları taşmasına doldurur.

taş
concretion
taş
{f} flooding

The periodic flooding of the Nile is very important to Egypt. - Nil'in periyodik taşkınları Mısır için çok önemlidir.

taş
(Askeri) rubble
taş
{f} flood

Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls. - Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.

The typhoon caused the river to flood. - Tayfun nehrin taşmasına neden oldu.

taş
{f} bubbling over
taş
brim over
taş
bubble over
taş
{f} flooded

The rivers were flooded by the heavy rain. - Irmaklar yoğun yağış yüzünden taştı.

Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls. - Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.

taş
{f} brim
taş
scale
taş
{f} well over
taş
masonry
taş
{f} overflow

Modern society is overflowing with all sorts of information. - Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.

The stadium was overflowing with people. - Stadyum, insanlarla taşıyordu.

taşlamak
satirize
Taş
(Tıp) lapis
bir taşla iki kuş vurmak
kill two birds with one stone
bir taşla iki kuş vurmak
to kill two birds with one stone
taş
stone, rock, made of stone or rock
taş
jibe
taş
lapidary
taş
stone; rock; precious stone; piece, man; allusion, innuendo, dig (at sb); calculus, stone
taş
gibe; allusion
taş
small stones and pebbles; jeer
taş
dig, barbed allusion
taş
gem; gravel
taş
innuendo
taş
med. stone, calculus (e.g. kidney stone, gallstone)
taş
fixed but vacant (stare)
taş
(dama) piece
taş
{i} gem

Rubies are one of most beautiful gems in the world. - Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.

Rare gems include aquamarine, amethyst, emerald, quartz and ruby. - Bazı değerli taşlar akuamarin, ametist, zümrüt, kuvars ve yakuttur.

taş
{i} allusion
taş
stony
taş
tile
taş
brimming
taş
{i} gibe
taş
pavement
taş
{i} hit

A stone hit him on the head. - Kafasına bir taş çarptı.

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation. - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

taş
{i} jeer
taş
brick
taşlamak
lapidate
taşlamak
to stone, throw stones at
taşlamak
to stone (someone) to death
taşlamak
stone
taşlamak
rectify
taşlamak
to remove the stones from (a food)
taşlamak
to stone; to grind; to satirize
taşlamak
grind
taşlamak
to satirize; to lampoon
taşlamak
to get in a dig at, make a critical allusion about (someone)
taşlamak
to hone, enlarge or smooth (something) with a hone
taşlamak
pelt
Türkisch - Türkisch

Definition von taşla im Türkisch Türkisch wörterbuch

Taş
(Osmanlı Dönemi) VAKA'
Taş
(Hukuk) SENG
Taş
(Osmanlı Dönemi) SİLAM
taş
Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde
taş
Tavla pulu
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme: "Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu."- S. F. Abasıyanık
taş
Taştan yapılmış, taştan oluşmuş
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme: "Ertesi günü kaldırıp Karacaahmet'e gömdüler, bir taş diken olmadı."- M. Ş. Esendal
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli taş
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça. Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Dama, domino gibi oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik veya tahta parçalardan her biri
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher
taş
Alaylı halk şiiri
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça
taş
Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Bazı organların içinde, özellikle idrar kesesi vb.nde oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı madde
taş
Birine dokunsun diye söylenen söz
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme
taşlamak
Bir şeyin içindeki taşları ayıklamak
taşlamak
Üstü kapalı, iğneleyici söz söylemek
taşlamak
Metal bir parçayı zımpara ile törpüleyerek yuvasına alıştırmak
taşlamak
Taş atmak, taşa tutmak
taşlamak
Taş döşemek
taşla
Favoriten