olanaksız

listen to the pronunciation of olanaksız
Türkisch - Englisch
{s} impossible

It is impossible to know what will happen in the future. - Gelecekte ne olacağını bilmek olanaksızdır.

It sounds impossible, but it's true. - Olanaksız geliyor ama gerçek.

Unable
absurd
out of the question
unthinkable
out of question
unfeasible
out

I'm afraid what you're asking me to do is out of the question. - Ne yazık ki yapmamı istediğin şey olanaksız.

She tried to put the young man out of her mind, but it was impossible. - O, genç adamı aklından çıkarmaya çalıştı ama bu olanaksızdı.

impossible, out of the question imkânsız
crazy
not for love nor money
inconceivable
olanak
possibility
olanak
opportunity
olanak
chance
olanaksız biçimde
impossibly
olanak
{i} resource
olanak
{i} scope
olanak
{i} facility
olanak
utility
olanak
handle
olanak
offering
olanak
means

Tom was living well beyond his means. - Tom olanaklarının ötesinde iyi yaşıyordu.

It's by no means impossible to earn one million yen a month. - Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.

olanak
potentiality
olanak
show
olanak
room
olanak
the possible
olanak
possibility, chance imkân
olanak
facilities

Our school facilities are inadequate for foreign students. - Okul olanaklarımız yabancı öğrenciler için yetersizdir.

Our university has excellent sports facilities. - Üniversitemiz mükemmel spor olanaklarına sahiptir.

gerçekleşmesi olanaksız düş
pie
tarifi olanaksız
nameless
Türkisch - Türkisch

Definition von olanaksız im Türkisch Türkisch wörterbuch

OLANAKSIZ
Olanağı olmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimümkün, imkânsız
olanak
Yararlanılan uygun şart, imkân
olanak
Yararlanılan uygun şart, imkân: "Zamanını istediği gibi tasarruf etme olanağı elindedir."- H. Taner
olanak
Yararlanılan uygun koşul
olanaksız
Favoriten