Gerçekten güzel koktu.
- It smelled really good.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
İyi akşamlar, nasılsın?
- Good evening, how are you?
Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
- The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
- He put this information to good use.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Tom sağlıklı gibi görünüyor.
- Tom seems to be in good health.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
- You didn't do a very good job, I said.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
- I hear he is good at mahjong.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır.
- It's good for your health to get up early in the morning.
Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
- Smoking does much harm but no good.
Tom ve Mary birbirlerine karşı iyiler.
- Tom and Mary are good for each other.
Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
- Some are good at English, and others are good at mathematics.
Tom'un sağlam bir el sıkışması var.
- Tom has a good firm handshake.
O, fon sağlamada iyidir.
- He's good at fund raising.
O bana bir iyilik yaptı.
- He did me a good turn.
Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
- A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim.
- I went to the theater quite early with a view to getting a good seat.
Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
- Tom is pretty good at playing piano by ear.
Peki iyi haber nedir?
- So what's the good news?
Peki, iyi bir hafta sonu geçirdin mi?
- Well, did you have a good weekend?