I think I have a way to save you some time.
- Sana biraz zaman kazandırmak için bir yolum olduğunu düşünüyorum.
The cauldron was steaming and bubbling.
- Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.
The witch is stirring her cauldron.
- Cadı, kazanını karıştırıyor.
She earns more than she spends.
- O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
- Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
Tom won $10,000 in the lottery.
- Tom piyangoda 10.000 dolar kazandı.
She won first prize in the exhibition.
- İlk ödülünü sergide kazandı.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
- Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
You're not gaining anything by doing so.
- Öyle yaparak hiçbir şey kazanmıyorsun.
Tom is gaining on us.
- Tom bizim üzerimizden kazanıyor.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
- Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
His ideas never earned him a dime.
- Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.
He earned the money he needed to go to college.
- O, üniversiteye gitmek için ihtiyacı olan parayı kazandı.
Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
- Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
No gains without pains.
- Emeksiz kazanç olmaz.
The Denver Broncos have won the Super Bowl.
- Denver Broncos, Super Bowl'u kazandı.
Who do you think will win this year's Super Bowl?
- Bu yılki final karşılaşmasın kimin kazanacağını düşünüyorsun?