There's a hotel across the street.
- Sokağın karşısında bir otel var.
The bookstore across from the station is very large.
- İstasyonun karşısındaki kitabevi çok büyük.
You're always in front of the TV.
- Her zaman TV'nin karşısındasın.
I slept in front of the TV.
- Televizyonun karşısında uyudum.
The yen is expected to lose value against the dollar.
- Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor.
The yen is still low against the dollar.
- Yen dolar karşısında hâlâ düşük.
He recoiled before his master's anger.
- O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
Their house is just opposite the bus stop.
- Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
Her house is just opposite the bus stop.
- Onun evi otobüs durağının tam karşısında.
Tom showed his courage in the face of danger.
- Tom tehlike karşısında cesaretini gösterdi.
She showed her courage in the face of danger.
- Tehlikenin karşısında cesaretini gösterdi.
He was confused by the abrupt question.
- Beklenmedik soru karşısında kafası karışmıştı.
There's a convenience store diagonally across the street.
- Caddenin çaprazlama karşısında bir mahalle bakkalı var.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
- Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
The candidate made wild accusations against his opponent.
- Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.
Lincoln welcomed his old political opponent.
- Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
His house is on the opposite side of the street.
- Onu evi caddenin karşı tarafında.
Whose house is opposite to yours?
- Kimin evi seninkinin karşısında?
The slogan for the day dedicated to counter extremism was, rainbow colours instead of brown.
- Aşırılığa karşı çıkmak için ithaf edilmiş gün için slogan kahverengi yerine gök kuşağı renkleri idi.
There was no counterevidence.
- Hiçbir karşı delil yoktu.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
He said that he had met her a week before.
- O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.
John Rutledge disagreed strongly.
- John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
To be quite honest with you, I disagree with that statement.
- Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
Compare the translation with the original.
- Çeviriyi orijinali ile karşılaştırın.
Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
Tom is opposed to the plan.
- Tom plana karşı çıkıyor.
I am against this project.
- Ben bu projeye karşıyım.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viral diseases.
- Birçok kişi antibiyotiklerin virüs kaynaklı hastalıklara karşı etkisiz olduklarının farkında değil.
I contended against falsehood.
- Sahteciliğe karşı savaştım.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
My attitude towards him changed.
- Ona karşı tavrım değişti.
The soldiers were disaffected toward the government.
- Askerler hükümete karşı hoşnut değillerdi.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
I am willing to go on record as opposing nuclear tests.
- Nükleer testlere karşı açıklamaya hazırım.
He joined the opposing team.
- O, karşı takıma katıldı.
Tom is facing a challenge.
- Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
Tom is facing a few serious problems.
- Tom birkaç ciddi sorunla karşı karşıya.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
He's opposed to racial discrimination.
- Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
I met with my teacher in the theater.
- Tiyatroda öğretmenimle karşılaştım.
My car looks shabby in comparison with his new one.
- Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.