Once there lived a very wicked king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de çok kötü bir kral yaşarmış.
Murder is a wicked crime.
- Cinayet kötü bir suçtur.
The Twitter bird is evil.
- Twitter kuşu kötüdür.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
The decorating isn't bad.
- Dekorasyon kötü değil.
I've got a bad stomachache.
- Kötü bir karın ağrım var.
He caught a nasty cold because he stayed up late last night.
- Dün gece geç saatlere kadar yatmadığı için kötü üşüttü.
His brother was nasty to me.
- Onun kardeşi bana göre kötüydü.
There was no malice in what he did.
- Onun yaptığında hiçbir kötü niyet yoktu.
He did it without malice.
- Onu kötü niyet olmadan yaptı.
Tom is a comic book villain.
- Tom bir çizgi roman kötü adamıdır.
In this story, the hero is also the villain.
- Bu hikayede kahraman da kötü adam.
Sami was a vicious malicious salesman.
- Sami kötü niyetli bir satıcıydı.
Malicious gossip spreads like wildfire. I guess that's why they say bad news travels fast.
- Kötü niyetli dedikodular orman yangını gibi yayılır.Sanırım kötü haber tez yayılır demelerinin nedeni budur.
The most infamous expression for the year 2011 is Kebab murders.
- 2011 yılının en kötü şöhretli ifadesi Kebap cinayetleridir.
While in jail, Tom befriended John, an infamous car thief.
- Tom, hapiste iken, kötü şöhretli bir araba hırsızı olan John'la arkadaş oldu.
We're expecting lousy weather today.
- Bugün kötü hava bekliyoruz.
My uncle is a lousy driver.
- Amcam kötü bir sürücü.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
He is an evildoer, are you aware of that?
- O bir kötülük eden bir kimse, bunun farkında mısın?
My prognosis is bleak.
- Benim prognozum kötü.
I must have expressed myself badly.
- Ben kendimi kötü bir şekilde ifade etmiş olmalıyım.
He behaved badly to his sons.
- O, oğullarına kötü davrandı.
The lubrication system was poorly designed.
- Yağlama sistemi kötü dizayn edilmişti.
I speak French very poorly.
- Çok kötü bir şekilde Fransızca konuşuyorum.
We got off on the wrong foot.
- Kötü bir başlangıç yaptık.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
- Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
Sami was feeling unwell.
- Sami kendini kötü hissediyordu.
Unfortunately, I have bad news.
- Maalesef kötü haberlerim var.
Unfortunately, my teachers are not the worst ones.
- Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil.
I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
- Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
The corruption of the best is the worst.
- En iyi yolsuzluk, en kötüdür.
Money was corrupting Tom.
- Para Tom'u kötü yola sürüklüyordu.
I have a nasty feeling something awful is going to happen.
- Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var.
Although natto smells awful, it is delicious.
- Natto kötü kokmasına rağmen, lezzetlidir.