Save it on the external hard drive.
- Onu harici hard diskte sakla.
Tom is using an external hard disk.
- Tom harici bir hard disk kullanıyor.
The house was cleaned inside and out.
- Ev dahili ve harici temizlendi.
This book has 252 pages, excluding illustrations.
- Çizimler hariç, bu kitabın 252 sayfası var.
Excluding Barack Obama, all US presidents were white.
- Barack Obama hariç bütün ABD başkanları beyazdı.
In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
- Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
Everybody was singing except me.
- Ben hariç herkes şarkı söylüyordu.
Tom seems to have packed everything but the kitchen sink.
- Tom mutfak lavabosu hariç her şeyi paketlemiş gibi görünüyor.
Everyone but Tom was there.
- Tom hariç herkes oradaydı.
I work every day except for Sundays.
- Pazar günleri hariç her gün çalışırım.
Except for John, they all arrived.
- John hariç, onların hepsi geldi.
Are the profits exclusive of taxes?
- Kârlar vergilerden hariç mi?
This book has 252 pages exclusive of illustrations.
- Bu kitabın, çizimler hariç 252 sayfası vardır.
Are the profits exclusive of taxes?
- Kârlar vergilerden hariç mi?
This book has 252 pages exclusive of illustrations.
- Bu kitabın, çizimler hariç 252 sayfası vardır.
Save for the cold in the hall, the gig was good.
- Salondaki soğuk hariç konser iyiydi.
I work every day save Sundays.
- Pazar hariç her gün çalışırım.
All the essays, other than yours, were good.
- Seninki hariç tüm denemeler iyiydi.
Are the profits exclusive of taxes?
- Kârlar vergilerden hariç mi?
This book has 252 pages, excluding illustrations.
- Çizimler hariç, bu kitabın 252 sayfası var.
Excluding Barack Obama, all US presidents were white.
- Barack Obama hariç bütün ABD başkanları beyazdı.
Excluding Barack Obama, all presidents of the United States were white.
- Barack Obama hariç Amerika Birleşik Devletlerinin bütün başkanları beyazdı.
Tom seems to have packed everything but the kitchen sink.
- Tom mutfak lavabosu hariç her şeyi paketlemiş gibi görünüyor.