The two streets run parallel to one another.
- İki cadde birbirine paralel çalışır.
All living things on earth depend one another.
- Dünyada yaşayan her şey birbirine bağlıdır.
Tom and Mary are very close to each other.
- Tom ve Mary birbirine çok yakın.
Tom and Mary lie to each other all the time.
- Tom ve Mary birbirine sürekli yalan söyler.
We helped one another.
- Birbirimize yardımcı olduk.
Let's try to understand one another.
- Birbirimizi anlamaya çalışalım.
Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
- Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.