It's good to put yourself in someone else's place now and then.
- Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
If he doesn't accept the job, someone else will.
- İşi o kabul etmezse, başkası eder.
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
Now the shoe is on the other foot.
- Top şimdi başkasında.
We're always somebody else's idiot.
- Her zaman bir başkasının aptalıyız.
Tom sold it to somebody else.
- Tom onu başkasına sattı.
I don't like this. Show me another.
- Bunu sevmedim. Bana bir başkasını göster.
I have to find another one.
- Başkasını bulmalıyım.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
Tom isn't very different from anybody else.
- Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.
I would do it in a different way than you did.
- Senin yaptığından başka türlü yapardım.
Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım var.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
- Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
I could not have done otherwise.
- Başka türlü yapamazdım.
I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
- Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'un dışında başka biri var mıydı?
Did Mary have any other children besides Jesus?
- Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
Did anybody other than Jim see her?
- Jim'den başka onu gören biri var mı?
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
It was nothing but a joke.
- Bu şakadan başka bir şey değildi.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
To be happy and not ask any more questions would be best.
- Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.
I won't answer any more questions right now.
- Şimdi başka sorulara cevap vermeyeceğim.
Cows are more useful than any other animal in this country.
- İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
This apartment is bigger than any other one in the building.
- Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
What else would you like to know?
- Başka ne bilmek istersin?
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
We had no alternative but to fight.
- Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
We need to avoid any further delays.
- Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
Do you have any further questions to ask?
- Soracak başka sorunuz var mı?
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Tom had no choice except to accept the consequences.
- Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
We had no choice except to put up with it.
- Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
The President called on everyone to save energy.
- Başkan enerji tasarrufu yapmak için herkesi aradı.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.