Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Is this a different word or just another form of the same word?
- Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?
Tom isn't very different from anybody else.
- Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
It is difficult to translate a poem into another language.
- Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.
By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
- Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
I could not have done otherwise.
- Başka türlü yapamazdım.
I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
- Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'un dışında başka biri var mıydı?
Did Mary have any other children besides Jesus?
- Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
Be happy and don't ask any more questions...that is best.
- Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.
Unless you have any more questions, I'd like to go now.
- Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.
They have no more wine.
- Onların başka şarapları yok.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
Tom didn't know what else to say.
- Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.
We agreed that there was no other alternative.
- Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
Do you have any further questions to ask?
- Soracak başka sorunuz var mı?
Do you have any further questions?
- Başka sorularınız var mı?
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
We had no choice except to put up with it.
- Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
Nothing could be done, except wait.
- Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
The President had the power to save the men from execution at the stroke of a pen.
- Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.