Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
- Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.
- Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
When to start is the main problem.
- Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
Hinduism is the main religion in India.
- Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
- O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.
The couples carved their initials in oak trees.
- Çiftler baş harflerini meşe ağaçlarına kazıdılar.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
- Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
The Prime Minister will hold a press conference tomorrow.
- Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.
Washington is the capital of the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
The capital of Italy is Rome.
- İtalya'nın başkenti Roma'dır.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
Do you have a course for beginners?
- Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
I see no other course of action.
- Başka bir hareket tarzı göremiyorum.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı halka hitap etti.
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
- Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
His parents were glad at his success in the examination.
- Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.
Tom stuck his nose where it didn't belong.
- Tom başkalarının işine burnunu soktu.
Don't stick your nose into other people's business.
- Başka insanların işine burnunu sokma!
The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
- Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson, bizim başımız.
Tom bowed his head in shame.
- Tom utançla başını eğdi.
He bowed to me as he passed by.
- O, geçerken beni başıyla selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
Masterpieces are only successful attempts.
- Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.
They are masterpieces of European art.
- Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.
Nobody but John has heard of it.
- John'dan başka hiç kimse onu duymadı.
Nobody else offered to help.
- Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.
Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
- Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
- Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
The premier is likely to resign.
- Başbakan muhtemelen istifa edecek.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
I thought it easy at first.
- Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
At first each man had paid $10.
- İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.
Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court.
- Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
When did you start liking baseball?
- Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
- Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
Tom wants to be a successful architect.
- Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
Whatever has a beginning also has an end.
- Başlangıcı olanın sonu da vardır.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
- İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.